Amerikan bağımsızları içerisinde güne yakın duran filmlerden birisi The Skeleton Twins. Sıkışmış bir evlilik, terkedilmiş koca bir alışveriş merkezinin ortasında her yere gidebilecek gibi durup da olduğu yerde kalmış yaşamlar fazlasıyla tanıdık, evreni içerisine hapsetmiş nitelemeler. Buna dair söylenebilecek şeylerin alışagelmişliğiyse yorum yapanın olağanlığı kadar söz konusu materyalin yaygınlığından da ileri geliyor. Nihayetinde ne kadar kabul edersek o kadar var oluyor her şey; yani ne kadar yaygınsa o kadar gerçek günlük rutinimiz de. Filmin burada üzerinden gittiği akvaryum balıklarıysa rastgele bir analoji olarak alışılmışlığını aşarak daha etraflıca kullanılıyor. Belki bu yüzden filmin son havuz sahnesi filme yansıdığı kadarıyla rahatsız edici olmuyor, yoksa benzeri bir dönemeç her yazın için bana fazla dramatik gelirdi. Daha fazla dolandırmadan söylemek gerekirse; The Skeleton Twins kurduğu günlük ilişkiler ve bunları kırılganlığına yakışan zariflikte yürütebilmesiyle etkileyici bir film oluyor: gün içerisinde beklenmedik bir anda yeni tadılan bir atıştırmalık ne kadar etkili kalırsa hayatınızda, bu da o kadar işte.
sevgi, saygı ve o tarz bilumum duygularla:;,
0 tepki:
Yorum Gönder