29 Mayıs 2010 Cumartesi

I Have Seen It All


Takıntılarımızla devam ediyoruz her şeye, takmazken çevreyi. İstediğimiz şeyler uğrunda istemediğimiz şeyler peşinde sürükleniyoruz ve bu çelişkilerin içinde kendimize bahaneler bularak meşrulaştırıyoruz tüm benliğimizi. Legalize ettiğimiz anların, illegal düşünceleri içerisinde suçluluk duygularına gark oluyoruz. Dakikalarla problemler baş gösteriyor, gereken şeyler var; yapılması, söylenmesi, bilinmesi, duyulması ve konuşulması. Zamansızlığa adım atmak için, zamanla anlaşma içerisine giriyoruz, tüm karşı olduklarımız gün geliyor bizi esir alıyor.

Kullanıyoruz her şeyi, kıllanmadan kendimizden. Kıla tüye takıyoruz yaşamda, kelimeleri, akla gelenleri suçlu ilan ediyoruz bize öğretilenlerle. En spontanemiz, en fazla plan yapanımız çıkıyor günü gelince. Zorlanıyoruz, zorluyoruz başkası olmayınca kendimize çatıyoruz tüm gidiş geliş eşiklerinde. Melodiler bizi tedavi ediyor, üzerine sözler eklenince yalanlar büyüyormuş gibi oluyor.

En güzel insan, en uzak olandır belki de. Ne kadar yakınlaşırsak o kadar sevmiyoruz birbirimizi. Cıvıklaşıyoruz tüm yakın mesafelerde, yaşamı boşaltmak istiyoruz gece gelinip toparlanmayacak bir çöp kutusuna. Kontrol mekanizmalarımız aslında kendimiz, kameralara ihtiyaç duymuyoruz.

Ne kadar kirlenirsek, yine en temizleri kalıyoruz, düşünme gücüyle diğer canlılardan ayrıldığını sanan insanlar arasında. “İçimizdeki şövalye” kuşanınca yakın dostlarını yani kılıcını zırhını, kendimize geliyoruz. Bir gladyatör gibi hareket ediyoruz, şövalyeliğimizi unutup; kendimizi kana susamışlara servis ediyoruz büyülü arenalarda. Kendimizi hatırladığımızda ise arenanın ortasında tek başımıza zafer çığlıkları atarken buluyoruz kendimizi ve düşünüyoruz, işte yine olmadı heyecanlandırıcı bir şey, bunu da geçtik.

Ne güzel diyor Tuncel Kurtiz; çok şükür zengin olmayı da atlattık, diye! Ah bir de kendimizden önce gelenleri atlatsak.

Sıkıntıları büyüten de biziz belki. Tıpkı bizi onlar’ın yetiştirdikleri gibi yetiştiriyoruz sıkıntıları ve bir süre sonra sıkıntılarla uyum sağlayamıyoruz. Serbest bırakamıyoruz sıkıntıları, sürekli müdahale ediyoruz. Onların zihnimize yerleştirdikleri çürüklerden biri işte bu da ve biz bunu sıkıntılarımıza da uyguluyoruz.

Sadece kayıtlarda bulunması açısından, bugün hava, sokaktaki bir soytarı kralın çöküşü kadar isli.

;
çok yakında sinema benimle olacak, biraz daha sabır buraya kadar gelmiş olmak bile bir mucizeyken.
sevgi, saygı ve o tarz bilumum duygularla

fotoğraf; jim jarmusch, down by law
başlık; björk, i've seen it all

 
Sayfa Üst Görseli Marek Okon'un TOWERS OF GURBANIA isimli illüstrasyonudur.

Sinemaskot © 2008. Müşkülpesent # Umut Mert Gürses