22 Aralık 2014 Pazartesi

Starry Eyes


Hollywood yergilerinin özellikle son dönemde korku ögelerine bolca batırılmış hikayeler olarak ortaya çıkması sanıyorum benim sıkça ahkam kestiğim konuda daha belirgin bir resim sunuyor sektörün durumuna dair; ya da daha doğru ifadesiyle durumun algılanılışına dair, zira abartılar, metaforlar ve çeşitli eğlencelik gösterim tercihleri doğrudan bir algıyla ilişkili olarak var oluyorlar. Starry Eyes da ikiye bölünmüş yapısıyla önce o üne kavuşmak için çabalayan sıradan genç kadın imajını kamera hareketleri haricinde olağan anlatısıyla kurarken ikinci yarısıyla o anlatıdaki yolculuğu '80'ler estetiğinde vites arttırarak tam bir gore *şenliğine* dönüştürüyor. 



Filmin hikaye ve atmosfer zeminini kuruşu, kamera kullanımı ve sinematografiyle beraber gayet umut verici bir ilk yarı izletiyor. Hatta Cronenberg ve senaristinin ısrarla yergi olmadığını söylediği Maps to the Stars'ın bu kendine güvensiz ve kararsız anlatısında görünene göre kasıtsız olarak beliren Hollywood mitosundan dahi daha güçlü biçimde işleyen yapısıyla Starry Eyes'ın son dönemde sıkça ateş edilen Hollywood üzerine Altman'dan sonra en güçlü yergilerden birini ortaya koyacağını düşündürüyor. Fakat oluşturulan bu beklenti ikinci yarıdaki gore ögeler ve iyice belirginleşen '80'ler estetik anlayışıyla değil, bunların fazla istekli tutumla özensiz kullanımı sonucu hiç ediliyor. Hikaye belki bugüne kadar izlenen, okunan ya da en doğru ifadeyle *duyulan* şöhrete yolculuk anlatılarının Hollywood ile birleşiminden çok farklı bir izleğe sahip değil; ve bunun da ötesinde Davud Yıldızı'nı anımsatan gizli kulüp sembolü göndermeleri gibi çocukça, bezdirici vurgular barındırıyor; ama yerinde oyunculuk performansları, dikkat çekici kadrajlar ve açıksız işleyen senaryosuyla tüm bu bilindik hikayeyi o kadar iyi kuruyor ki Starry Eyes, sonrasında içine düştüğü tempo problemini çözememesi ve odak noktasındaki eleştiriye ters düşen biçimde kendisini fazla ciddiye almaya başlaması tüm potansiyelini yıkıyor. Öyle ki, filmin dramatik ağırlığı, ikinci yarısıyla beraber toparlanamayan anlatının gereksiz uzayan süresi sebebiyle beliren tempo problemini bir türlü taşıyamıyor.


Alex Essoe'nun etkileyici performansı ve en az onun kadar dikkat çeken kamera kullanımı filmin düşüş trendini ikinci yarıda takip etmeyerek çok iyi kurulup ardından kırılan beklenti sonrası Starry Eyes'ın dayanak noktaları oluyorlar. Film de yarıda kesilen cümleleriyle beraber belki istediği her şeyi söyleyemiyor ama sonlana kadar deneyim ettirdiği vahşetle beraber seyircisini hala işlemekte olan bu yergi odağının yanında gayet saldırgan biçimde konumlandırıyor. Fakat, beni kendisinden koparttığı ikinci yarıda dolduramadığı beklentilerden ötürü ne kadar kendisine sövsem de bu konumlandırma sayesinde hala sempatimi canlı tutabiliyor Starry Eyes; yalnızca, kendisini artık başta istediğim gibi şuursuzca övemiyorum. 

sevgi, saygı ve o tarz bilumum duygularla:;,

0 tepki:

Yorum Gönder


 
Sayfa Üst Görseli Marek Okon'un TOWERS OF GURBANIA isimli illüstrasyonudur.

Sinemaskot © 2008. Müşkülpesent # Umut Mert Gürses