14 Aralık 2014 Pazar

Ida


Bir İsa figürünün hazırlanışıyla başlayıp bir figüre dönüşle sonlanıyor Ida, ve hayır; son sahnesini bilmek her filmin heyecanını hiç etmez. Ida da o filmlerden birisi; kısa süresinde seyirciye anlattıkça özünü işaret eden ve çok söylememe konusunda da kararını vermiş bir film. Çünkü savaş patlamalarla başlayıp bitmiyor sadece; kayıplar bir kalan oldukça anlam kazanıyor. Söyleyeceği her şeyi o kadar yalın bir dille, odağının kırılganlığının farkında bir hassasiyetle aktarıyor ve seyirde nesne olduğu kadar izleyene ortak da oluyor ki Ida, final jeneriği akarken herkes tarafından terkedilmiş gibi bırakıyor seyircisini. 


Film Ida'nın rahibe Ida'yı izlediği anlaşılıyor kısa süre sonra; çünkü öyle bir çerçevelemeyle anlatıyor ki hikayesini Pawel Pawlikowski, ne anlattığından ziyade ses tonu ve vurgalamalarını dinlediğiniz hayran olunası bir insana dönüşüyor bir süre sonra film. Şiirsel yaklaşımıyla kurulan bu kadrajlardan bakılabildiği için Ida merak uyandırıyor, çünkü her kelime güzel bir mısrada durduğu gibi sözlükte durmuyor. O yüzden savaşa ve insana sözlüklerden değil, yaşamlardan bakmak gerekiyor sanırım; çünkü ikisi de bir süreyle sınırlı kalamayacak etkilere sahip oluyor. Siyah beyazın anlatıya yaptığı katkı aslında gayet düz olan hikayeyi kurtarıyor; çünkü hikaye ne kadar önemli olsa da böylesine bir sinematografi kurulduğu sürece her hikaye dinlenilmeyi hak eder boyutlara ulaşıyor: Ida sadece bu yüzden etkileyici bir film; sinemanın olanak ve etkilerini, görselliğin yanlış anlaşıldığı zamanlarda ifade edebildiği için. Fakat 82 dakikalık kısa mı kısa süresinde tek bir sekansla benim aklımda kalacak Ida; ismini veren Ida olsun, Wanda tek bir planla tüm filme ismini döküyor. Ama bu Ida'ya katılmaya engel değil bittabi: Peki ya sonra?

sevgi, saygı ve o tarz bilunun duygularla:;,

0 tepki:

Yorum Gönder


 
Sayfa Üst Görseli Marek Okon'un TOWERS OF GURBANIA isimli illüstrasyonudur.

Sinemaskot © 2008. Müşkülpesent # Umut Mert Gürses