5 Ağustos 2018 Pazar

First Reformed


Bariz bir eskimişlikle başlıyor First Reformed; jenerikten 4:3 çerçeve oranına kadar bu *eskimişliğe* dayanarak anlatıyı yükseltiyor film. Artık estetik numaralara dönüşen bu tarz şeyleri neredeyse hiç sadece gösteriş amaçlı kullanmıyor da: hem üstüne eğildiği tematik mevzulara hem karakterin hâletiruhiyesine dair yorumları ağzı açık bıraktırmak için kendisini zorlamayan bir görsellikle yapmayı başarıyor. Söz gelimi, çevresel atık yığınlarının önünde poz veren bir sıkışmış karakter görmüyoruz. Bu, filmin teknik özelliklerini olduğu kadar anlatısıyla kurduğu cümleleri de belirleyen ağırbaşlı tavırla ilişkili; artık bir meşrulaştırma aracına dönüşmüş inançlara dair, onlar üzerinden bir inananın krizini değil, bir inananı dahi bu derece etkisi altına almış yaygın bir krizi anlattığını her noktada hatırlatıyor bu sayede Schrader. Merkezi ve keskin kadrajlar içerisinde bir başka gerçeklik arayan karakter, belki çokça dillendirilen Taxi Driver karşılaştırmasını akla getiriyor -ki Schrader'ın kariyeri zaten bu temalar etrafında şekillendi- ve ister istemez filmin bugünü tarif edebilme noktasındaki girişimine benzer hissiyattakileri yakınlaştırıyor. Kadrajların bu sade keskinliğine rağmen, belli kategorilerle ezbere hareket eden, sıkıştığında bir başkasını "gerçeklikte yaşamamakla" suçlayan karakterler arasında anlatının karanlık durum hariç hiçbir şeye kesin olarak yaklaşmıyor olması da bu sebeple daha önem kazanıyor. Başaçıkma yöntemleri değişiyor belki ama günler o başaçıkılan şeylerle anlamlanıyor bu açıdan; melun bir bilinmezlik tepemizde dolaştıkça kendimizi ona göre şekillendiriyor ve, ya doğrudan bir kalıba giriyor ya da sürekli bir esneme halinde oluyoruz. Dini yeni keşfetmiş bir yeniyetmenin heyecanıyla hareket eden kibirli takipçiler bir yana, inançla kesişen derinlikli anlatıların felsefi açıdan elverişli olmasının sebebi budur belki de: bir kabullenmeyle beraber var olmayı becerebilen başkaldırma hali...

First Reformed, demlenmesi gereken ve tıpkı Schrader'ın anlatırkenki ağırbaşlılığıyla üzerinde durulması gereken bir film. Her şeyin gitgide kötü bir kurmacayı hatırlattığı şu günlerde Toller'ın motivasyon ve arayışlarına, net bir betimleyici sözcük bulmanın zorluğu gibi bir açıdan: hissiyat yoğun, mantık dahil ve günlük iyi-hissettirenlerin ötesinde ciddi bir umarsızlık söz konusu, ve hayır bunalım salgını işin politik temelini göstermek ötesinde bütünlüklü bir betimleyici gibi gözükmüyor. Çünkü birbiri üzerine örtülen üç ana hikaye işliyor First Reformed'ın anlatı iskeletinde. Hepsi birbirine bir yorum getiriyor ve nihayetinde tekinsiz bir yerde bırakıyor izleyiciyi: ya baş ettiğini sanıyorsan? 

ethan hawke, tüm iyi performansları ve isabetli film seçimlerine rağmen sanki biraz az takdir ediliyor gibi?
sevgi, saygı ve o tarz bilumum duygularla:;,


 
Sayfa Üst Görseli Marek Okon'un TOWERS OF GURBANIA isimli illüstrasyonudur.

Sinemaskot © 2008. Müşkülpesent # Umut Mert Gürses