12 Haziran 2008 Perşembe

Into The Wild


''İnsanların mutlu olmasını sağlayan şeyin insan ilişkileri olduğunu mu sanıyorsun?'' diyor Chris ya da kendi tercihiyle Alex. Bu sözü siz sevin veya sevmeyin benim için önemli bir söz. Açıklayamadığım bir konuya açıklık getiriyor benim için. Peki ne mutlu olmamızı sağlar? Şu an için benim mutlu olmamı sağlayan şey şu anda bahsetmeye çalıştığım, büyük insan Sean Penn'in yönetmenliğini yaptığı Into The Wild filmi:) Ama gün geçiyor ve farkediyoruz, Alex'in de farkettiği gibi, insan ilişkileri en önemli noktalarımızdan biri. Yani insan sadece idealimizdeki olarak değil, realite olarak da önemli. Ve bu önemliliğe ekstra bir değeri de insanın kendisi katıyor. Yanında bulunacağımız insanı "seçme" konusu yani bir noktada.



Sean Penn'in yaratıcı yönetmenliğiyle örülmüş filmimiz, gerçek bir hikayeden uyarlanmış olsa da kurnaz yapımcı/yönetmenlerin ilgi çekmek amacıyla afişlere yazdığı ''Based On A True Story'' ibaresini afişinde barındırmıyor. Dikkatimi çeken başka bir unsurda afişte küçük bir şekilde ''screenplay and directed by Sean Penn'' yazması harici ikide bir orda burda gözümüze sokarak ''a Sean Penn movie'' yazmaması. Sean Penn abimizin alçakgönüllüğü işte. Düşünün Sean Penn hayranlığım o kadarki böyle yarı doğru yarı saçma karalamalarda yapabiliyorum:)

Filmimiz bir kaçış hikayesini konu alıyor diyebiliriz. Bize dayatılan her şeyden kaçışı. Bir nevi benimde amacımı açıklıyor film. Yapmak istediklerimin, yapacaklarımın bir kısmını yansıtıyor. İşte bu yüzden benim için derin anlamları var filmimizin. Gezginlik harici, derin bir felsefede barındırıyor aslında. Beat kuşağına bir selamda çakıyor diyebiliriz bir noktada. Yaşamın en güzel noktalarına vurgu yapıyor. Ve bir şey kanıtlıyor bana şu anda, insanın çok sevdiği, hislerinin oldukça yoğun olduğu şeyler üzerine bir şeyler karalaması oldukça zor. En azından benim için. İçi boşalmış övgü cümleleri diziyorum ama, ne dediğimi belki ben bile bilmiyorum..

Konumuzu oluşturan gerçek olayı başarılı bir şekilde senaryoya dökmüş sevgili Sean Penn. Dolayısıyla sağlam diyaloglar filmin dayanaklarından birisi. Filmin bölümlendirilmesi ise filmin anlatımına hoş bir hava katmış. Kurgusu da oldukça sağlam yapılmış bu noktada filmimizin. Pek üzerine düşmeden izlendiğinde, belki bir karıştırma olabilir kurguda ama, bu kurgunun güzelliğini değiştirmiyor.



Oyunculuklarıda sayısız güzelliklerinden birisi filmimizin. Ama özellikle Emile Hirsch, o büyük rolün ağırlığını çok iyi kaldırmış. Bir kez bile tökezlemeden çok iyi bir performans sergilemiş.



Film müziklerinde Eddie Vedder ve Kaki King'in parmakları, sesleri ve düşünceleri var. Benim için dünyanın en iyi müzik türlerinden biri olan Grunge için en önemli isimlerden biri Eddie Vedder ve yakın bir süreçte farkına vardığım, çok sevimli bir gitarist Kaki King. Sonuç olarak Vedder ve King çok iyi bir iş çıkartmışlar müziklerde. Alınmaya değer ender soundtrack albümlerinden birini oluşturmuşlar.

Genelde, filmlerim arasında büyük ayrımlar yapmam. Ancak, benim için çok büyük değeri, önemi olan filmlerden biri oldu Into The Wild.


sevgi, saygı ve o tarz bilumum duygularla;,.

 
Sayfa Üst Görseli Marek Okon'un TOWERS OF GURBANIA isimli illüstrasyonudur.

Sinemaskot © 2008. Müşkülpesent # Umut Mert Gürses