Do The Right Thing, ele aldığı kutuplu meselede tarafların ilişkisini uygulanan şiddet ve mağduriyet ekseninde gösterirken saf bir olaylar zinciri ve kodlama sunmuyordu hikayesinde, meselelerin kolayca görülmekten hoşlanıldığının aksine hayli kompleks olduğunu söylerken kamera herkesi ve her yönü bir biçimde gözlemeye çalışıyordu. Dear White People için de bunların hepsi geçerli, yalnız fark; mekan bu sefer sokak değil, artık etiketlerin hakim olduğu üniversite. Kusursuz açılış sekansının vurguladığı etiketler ve filmin asıl derdiyle doğrudan alakası olmaksızın onların ulaşacağı durakları işaret edercesine tamamlayıcı görev gören finaliyle daha genel bir perspektif de sunuyor bu anlamda Dear White People. Bu politik tavrını ortaya koyuşunu ise tipleşmiş özelliklerde olmasına rağmen hayli ilgi çekici bir karakterin şahsi izleği üzerinden yapması, ve tabii buradaki cinsiyet politikası da ayrıca önemli, filmin cümlelerinin gelişigüzel kurulmadığının göstergesi. İzlediği yolun, en azından fikirsel düzeyde, çok da çığır açıcı olmadığı aşikar Dear White People'ın, fakat mizahi tonları ve anlatıma doğrudan etki eden görsel tarzı konusundaki titiz tutumu kendisini özel biçimde konumlandırmak için de gerekli sebepleri veriyor.
Dear White People, hassasiyetini koruyan bir konuya hak ettiği, yüzeysellikten uzak bir ironiyle yaklaşan; seyircinin kafasına sokmak istedikleri değil seyirciye anlatmak istedikleri olan bir yergi; bu sayede cümleleri ayrı bir değerli oluyor kendisi ayrı bir değerli.
azınlık sorunu denilince aklına yaşadığı ülkeye dair hiçbir şey gelmeden siyahilerin *destekçisi* kesilen yurdum üniversite öğrencisi, sana da merhaba.
sevgi, saygı ve o tarz bilumum duygularla:;,
0 tepki:
Yorum Gönder