The Best Offer
Giuseppe Tornatore büyük anlatılar diye de nitelendirebileceğimiz epik filmleri seven bir yönetmen. Bu yaklaşıma gizem ögesiyle beraber filmin poster yüzünde hakettiği şekilde yer alabilmeyi ancak belli bir yaştan sonra başarmış olan Geoffrey Rush da eklenince sanki o epik anlatının gerçekleşme şartları bir noktaya kadar tamamlanıyor. Pek alengirli olmayı başaramayan gizemli konusuna rağmen hikayenin filme de biraz tembellik fırsatı sağladığı kesin fakat filmi son haliyle değerlendirdiğimizde bu kesinlikle tempo problemine bahane olamaz. Çünkü kurgu, epik diye nitelenecek bir filmin temel ögelerinden birisi ve La migliore offerta zaten hali hazırda aksak temposunu kurtaracak kadar yapısını inşa edebilmiş bir film değil. İzleyici kendisini anlatıya bırakmak istediği takdirde bile, ki henüz başlangıçta bunu yaptırmayı başarıyor film, daha sonra hikayenin nerede hızlanıp nerede yavaşlayacağını iyi ölçememesi ve geçişlerini ya çok sert ya çok yumuşak yapması film içerisinde muazzam bir dengesizliğe ve dağınıklığa sebebiyet veriyor. Her şey bir kenara, gizem etrafında bir hikaye çevirirken şüphe ilk kez açık bir şekilde hikayenin ortasına ve seyircinin -ki La migliore offerta özelinde röntgenci oluyor- kucağına düşürülecekken bunu bağlayan sekans o zamana kadarki anlatının üzerine çıkılacakları taşıyabilecek incelikte kurulur, oysa La migliore offerta'da Virgil ile Sarah'ın sahnesi öyle beceriksizce kotarılıyor ki anlatı henüz kendini derinleştirecekken kırılıyor.
Ennio Morricone, müziklerini üstlendiği her filme ekstra değer kattığı gibi La migliore offerta'da da yönetmenin anlatıyı daha etkileyici kılabilmesi adına en etkili silahlardan biri oluyor. Fakat film, son zamanlarda "içedönük" insanların popüler kültür ögesi olarak aşırı sömürülmesi modasına uygun biçimde kabuğundan-çıkmaya-çalışan-insanların-aşk-hikayesi olarak görünmeye ve bunu ön plana çıkarmaya fazlasıyla hevesli, bu sebeple Virgil'ın açık arttırmacılığı karakteri ortaya koymak ve onu tanımlayabilmek açısından önem katan, ya da diğer bir ifadeyle Virgil'ı karton olmaktan çıkartan bir yapıdan ötesine gitmiyor. Bunun bilinçli bir tercih olduğu açık ve bence gayet yerinde de, çünkü film sanat tarihinin kıyısından geçen bir anlatıdan ziyade fazlasıyla ilgi çekici olan sanat ve taklit konusu üzerinden bir hikaye kuruyor ve kısa süreliğine İtalya'ya giden turistin sanat tarihi öbeğini duyduğunda bir kıpırdanma hissettiği kadar izleyicinin ağzına bir bal çalıyor, fazlası da alakasız olurdu zaten ve bu sebeple filmin en başarılı olduğu nokta da karakterleri.
La migliore offerta, seyircinin kendisini tamamiyle filme bırakmasına isteyen ama aksak temposunun sebep olduğu sorunlu kurgusuyla bunun karşılığında gerekli geri dönüşü sağlayamayan vasat bir seyirlik. Sanki haftasonunda büyük bir hevesle planlar yapmışsınız da sabah bir türlü yataktan kalkamamışsınız ve kalktıktan sonra da ancak mutfağa kadar gidebilmişsiniz gibi, hakikaten ne var yani dışarıda? Bir de hazır soru-cevapyok kısmına geçmişken araya gayet önemsiz bir şeyi sıkıştırayım, -İngilizce'ye olance sevgimle beraber- İtalya'da geçen bir İtalyan filminde neden istisnasız herkes İngilizce konuşur arkadaş? Tamam mümkündür, tercihe bağlıdır, birçok açıdan kolaylık-rahatlık da sağlar ama başka daha önemli nedeni var mı?
sevgi, saygı ve o tarz bilumum duygularla:;,
0 tepki:
Yorum Gönder