The Oscars 2014, ilk bakış.
2013, Amerikan sineması adına çok iyi bir seneydi. Elbette hala izleyemediğim onlarca film var ama 2013 filmleri izleme listeme baktığımda önceki yıllara göre çok daha heyecanlandıran ve daha olumlu karşılanmış filmler görüyorum, yani güzel filmler veren bir yıl oldu 2013 ve dolayısıyla daha keyifli bir Akademi Ödülleri bekliyorum.
Adaylara bakarsak; bu sene Coen kardeşlerin Inside Llewyn Davis'i, Ron Howard'ın Rush'ı ve Lee Daniels'ın The Butler'ı görmezden gelinmiş, şaşırdığım şeylerden birisi bu. Coen'lerin filmi Başka Sinema kapsamında yarın vizyona girecek Türkiye'de, onu heyecanla bekliyorum fakat diğerlerinin en azından başka adaylıklarla "selamlanacağını" düşünüyordum şahsen. Hadi Rush tamam da Oprah bile mi kurtaramadı The Butler'ı? Diğer aday filmler zaten kendilerini gösterseler de benim için sürpriz Philomena oldu. Harvey Weinstein'ın Oscar'a oynayan August: Osage County, Fruitvale Station ve Mandela: Long Walk to Freedom gibi filmleri görmezden gelinince "bağımsız kontenjanını" Philomena doldurmuş oldu yani.
Diğer bir konu Robert Redford'un aday gösterilmemiş olması. Gerçi SAG Ödülleri'nde de aday gösterilmemiş olmasından tahmin edilebilir bir durumdu. Ama bu noktada Redford'un kendisi ne diyor ona bir dönelim: Variety'nin haberine göre Sundance açılışındaki basın toplantısında moderatör kendisine Oscar yarışının dışında kalmasını sormuş ve seyirci de durumu yuhlamış. Redford da bağımsız sinemaya olan bağlılığını vurgalayarak, "dürüst olmak gerekirse burada olma nedenimizin önüne başka bir şey koymak istemiyorum," demiş ve J.C. Chandor'un ilk filminin birkaç yıl önce Sundance'te gösterildiğini söyleyip eklemiş; "kariyerimin büyük bölümü Hollywood film sektörünün bir parçası olarak geçti ve bundan da mutluyum. Hollywood neyse o; ticari bir film endüstrisi. Birçok kampanya yapılıyor ve çoğunlukla fazla politika dönebiliyor. Bizim durumumuzda, dağıtımcı sebebiyle sorun yaşadık. Neyden çekindikleri konusunda fikrim yok ama ya para harcamak istemediler ya da harcayacak paraları yoktu. Anaakıma yönelik hiçbir kampanya yürütülmedi yani film için." Sonra da aday olmadığı için herhangi bir kırgınlığı olmadığını, aday olsa elbette mutlu olacağını fakat olmadı diye de üzülüp rahatsız olmadığını söylemiş. Robert Redford neden mi efsane? Papağan gibi tekrarlıyor olsam da ödüller gerçekten yalnızca sinemanın eğlencesi ama şu an itibariyle Jonah Hill'in oyunculuk dallarında Robert Redford'dan daha fazla Oscar adaylığı olması sizi güldürmüyor mu? Evet, Jonah Hill!
Oyunculuk dallarında ayrıca Joaquin Phoenix ile Emma Thompson'ın görmezden gelinmesini de anmak gerekiyor. Phoenix oynadığı her karakterle filme ayrı bir hava katıyor, ve dolayısıyla yaşayan özel aktörlerden birisi bence; yani Her'ü hala merakla beklediğim için izlemediğim bir film üzerinden aday olmamasına şaşırmak saçma gibi gelse de Joaquin Phoenix be bu, ne kadar görmezden gelebilirsin yani? Saving Mr. Banks filmine dair söylenebilecek ender olumlu şeylerden biriyse Thompson'ın performansıydı. Filmin düşük profili, ya da açık söyleyeyim tam anlamıyla lüzumsuz bir film olması sebebiyle Thompson görmezden gelinmiş olabilir ama yine de o performans filmi tamamiyle çöpe attırmayacak şeylerden birisiydi. Fakat bu görmezden gelinmeler dışında Sally Hawkins'in En İyi Yardımcı Kadın Oyuncu dalında bir adaylığı var ki Hawkins'e duyduğum sempatiden dolayı gerisini umursamayabilirim.
Diğer bir konu da bu seneyle beraber, 23 yaşındaki Jennifer Lawrence şimdiye kadar 3 Oscar adaylığı almış olan en genç insan oldu. Jennifer Lawrence'i Winter's Bone'da izlediğimde hayran kalmıştım ve kendisinin yeni büyük isimlerden birine dönüşeceğini görmek özel bir yetenek istemiyordu ama bu kadar hızlı ilerleyeceği de aklıma gelmemişti. Hatta açıkçası bir sonraki sene Alexander Payne'in The Descendants'ın da ilk kez izlediğim Shailene Woodley'in daha hızlıca tepeye tırmanan bir kariyeri olacağını düşünmüştüm. O da bu sene The Spectacular Now ile gerçekten iyi bir oyuncu olduğunu gösterdi, bakalım onun için sonrası nasıl olacak? Geri dönersem, Jennifer Lawrence'ın böyle bir onuru hakettiği gerçek, tek problem ben 21 yaşımdayım ve şu anda sevdiğim şeye dair yapabildiğim tek şey bu blogda yazmak. Merhaba karma, n'aber?
Ayrıca geçtiğimiz sene Oscar ödüllerinden bahsederken blogda yazmıştım; David O. Russell'ın Silver Lining Playbook'una kadar 31 yıl boyunca hiçbir film 4 oyunculuk dalında aday olamamıştı. Ve bu sene American Hustle'ın da 4 oyunculuk dalında da adaylık almasıyla beraber 31 yıldır yapılamayan şeyi iki yıl üst üste başarmış oldu David O. Russell'ın filmleri. Geçmişte kendisine yapışan "sansasyonel" şeylerden güzelce kurtulup üst üste dikkat çekici filmler yaptı Russell ve ben de kendisinin filmlerini merakla bekliyorum ama sanki o meşhur kampanyaların etkilerini burada görebiliyoruz, bazen gerçekten "it's just business."
Her yıl Akademi'nin görmezden gelmesine şaşırılan film ve performanslar oluyor tabii ama sinema adına çok parlak bir yıl olunca arada böyle kaynayanlar bu sene için yine de kabul edilebilir gözüküyor bence. Mesela geçen yıl yapılmış olsalardı yukarıdaki filmlerin adaylık ihtimalleri daha yüksekti muhtemelen.
Yılın filmlerini tek tek izleyip ödül sezonuyla beraber sinema gelişmelerine doyduğumuz için yılın en güzel dönemlerinden birinde, Akademi adaylarının da açıklanmasıyla beraber artık 2 mart gecesi sona erecek en eğlenceli bölüme geçiyoruz denilebilir. Bu arada en iyi film adayları arasında yer alan filmlerden Türkiye'de henüz vizyona girmemiş olanların bir bölümü şubat ayında vizyona girecek. Oscar muhabbetlerinden payını Türkiye'deki dağıtımcılar da yemek istiyor yani. Evet, bazen değil, genelde "it's just business."
0 tepki:
Yorum Gönder