11 Ocak 2014 Cumartesi

God Bless America


God Bless America bodoslama bir düzen ve değerler satiri. Her ne kadar incelikli anlatıma dair ciddi problemleri olan yönetmen Bobcat Goldthwait "nezaket üzerine şiddetli bir film" diyerek kısaca özetlemeye çalışsa da bu yalnızca TV kültürü ve açgözlülükten ileri gelen, sürekli pompalanan ve kabul edilen bir aptallığın ve onunla beraber gelen kendinden fazla emin bir kaba sabalığın eleştirisi değil. Çünkü en başta, karakterlerin filmin bir noktasında kendilerini Bonnie and Clyde ile özdeşleştirmeye kalkmaları dahi kendi içerisinde problemli bir hamle, zira Bonnie ve Clyde toplumların şiddet fetişizmine ve o içte kalan öfkelerini bir nevi imgelemelerine olanak sağlayan iki karakter, yani kendi içerisinde farklı noktada bir satirin konusu. Filmin aşırı buyurgan monolog ve diyalogları doğrudan anlatım altına sığdırılıp değerlendirilemeyecek olan lumbur lumbur koşmaya çalışan görüntüsünün başka tezahürleri. Mesela doğrudan anlatım filmin son derece olumlu vaatler sunduğu açılış sekansında görülebilir, ama ilk anda odaklandığı konunun çok değerli olduğunu düşünsem de film kendisini baştan sona şerbetin içine (dileyen için bal, pekmez vs.) batırmış da tatlının kabul edeceğinden fazla şerbetli olmasıyla beraber iyice buruşup yumuşayarak en ufak dokunuşta parçalanmaya başlamış gibiydi. Sonrasındaysa fazla keskin bir viraj alıp kendine gelemedi.


Filmin eleştiri odağındaki birçok şeye katılabilirim şahsen, hatta saçma sapan tepkiler uyandırma potansiyeline rağmen filmde cüret edilen belli şeylerden ayrıca hoşuma gidenleri oldu ama genel itibariyle bunların ele alınışındaki yaklaşım fazla yakışıksız duruyordu. Aptallık ve daha önemlisi buna rağmen aşırı güvenle beslenip şekillenen ve hareket eden tavra karşı agresif bir film bu konuları genelde de tartışmaya açabilmesi, belki ufak da olsa bir farkındalık yaratabilmesi adına önemli olabilirdi fakat bu kadar bodoslama bir anlatım ne eleştirileni tartışma konusu yapıyor ne de ona yönelik tepki gösterme biçimini. Yönetmen ve oyuncular bu biçimde görmüyor olsalar da şahsen filmi izlerken çoğu zaman filmin yergisinin odaklarından birisinin de ana karakterleri olduğunu düşündüm, çünkü anlatıda bu anlamda bir değerler ikiliğinden ziyade benzer zihin yapılarının farklı temsilleri vardı, en azından Fransızların Amerikanlardan nefret etmesi üzerine klişelerden beslenen ana karakterler sebebiyle benim algım bu yönde oluştu film süresince fakat bu bakış, yaratıcıları perspektifinde filmin varoluş sebeplerine uygun düşmüyor olduğu gibi böyle görüldüğünde dahi filmi kurtarabilecek noktaya ulaşamıyor. Çünkü yararsız öfkeye çok boğulmuş bir film God Bless America, buyurgan yapısı da buna eklenince seyirci adına ciddi rahatsızlıklar doğuruyor. Otobüste boş bulunup cesaret verilen insanlara benziyor yani film, ineceğiniz durağı hala bilmiyorsunuz ama karşınızdakinin değil dünyayı algılayışını öğrenerek, söylediği her şeyi kabullenip tüm dünyayı çözmüş kabul edilerek otobüsten iniyorsunuz. Ama şunu söylemeden edemeyeceğim; yergisinin bile bu kadar sorunlu ve çirkin olduğu durumun kendisi artık nasıl bir kokuşmuşluktur, en azından bunu bir kez daha farkettirebiliyor film.

sevgi, saygı ve o tarz bilumum duygularla:;,

0 tepki:

Yorum Gönder


 
Sayfa Üst Görseli Marek Okon'un TOWERS OF GURBANIA isimli illüstrasyonudur.

Sinemaskot © 2008. Müşkülpesent # Umut Mert Gürses