8 Şubat 2014 Cumartesi

The Wolf of Wall Street


Bir şekilde taktığım filmleri hiçbir şey için olmadığı kadar heyecanla bekleyen birisi olarak bu seneki bekleme listemin başını Coen kardeşlerin ve Spike Jonze'un filmleriyle beraber The Wolf of Wall Street çekiyordu. Ama tabi ortaokuldan liseye geçtiğim dönemlerde sinemayı daha farklı algılamamı sağlamış olan Scorsese'nin yeri hep ayrı olacağı gibi filmlerinin de yeri hep ayrı oluyor benim için. Bu sebeple The Wolf of Wall Street'i Goodfellas'ın Wall Street'te geçeni diye birisi daha nitelemeye kalkarsa, günboyu Goodfellas diye fısıldayarak söyleyenin kulağına ve gözüne üfleyip sabun karışımıyla baloncuk çıkartan makinelerle yüzüne yüzüne baloncuk patlatmak gibi çeşitli intikam planlarına girişebilirim, bunu ilk elden belirteyim.


Gerçek bir Wall Street sahtekarının hikayesini anlatan filmin takındığı tavırla karakteri ele alışı film vizyona girdiğinden beri fazlaca eleştirilirken, Scorsese, DiCaprio, Hill ve Winter'ın takip edebildiğim söyleşileri Belfort'a doğrudan kötü bir şey söylememek haricinde fazlasıyla tutarsız gözüküyordu. Fakat benim komiğime giden sürekli olarak bu tarz finans sektörü dolandırıcılarının mağdurlarından bahsedilmesi. Çünkü sorun şu ki mağduriyet her zaman masumiyetle örtüşen anlamlara sahip olmuyor. Yani hali hazırda bir şey yapmadan ve yatırım peşinde koşarken de konuya dair yeterli bilgisi dahi olmadan kolay-yoldan-zengin-olma hayaliyle paralarını kaptırmıyorlar mı insanlar Belfort'a? Dolayısıyla Belfort'ın sahtekarlıklarını savunabilen insanlar ayrı, kendisini haklı olarak olumsuz biçimde nitelendirenlerin kendisinin peşinden gitmiş insanları mağdur olarak görerek sadece Belfort'un açgözlülüğünü görmesi ayrı şaşırtıyor beni.

Thelma Schoonmaker'a kötü bir şey söylemek istemem ama filmin kurgusu biraz garip kesmeler ve geçişler sebebiyle dikkat dağıtıcı. Hatta filmin genel haliyle fazla dağınık görünmesine de bu sebep oluyor. Ama Scorsese karakterlerin uyuşturucu etkisinde olduğu sahnelerdeki süreklilik hataları gibi kurgudaki garipliklerin/aksaklıkların bilinçli olduğunu söylüyor. Bu anlamdaki amaç yönünde katkı sağladığı gerçek ama kurgudaki bu tercihlerin getirisinden çok zararı olmuş bence filme.


Bunların ötesinde, içeriği üzerine bir kritik yapılmayacağı sürece üzerine çok bir şey söylenebilecek bir film değil bence The Wolf of Wall Street. Yani kendi hikayesini istediği biçimde ve sınırları dahilinde anlatan, adeta çizgisel bir video oyunu ya da rayında olduğunuz sürece eğlenilecek bir roller coaster gibi bir film. Fakat finaline kadar bir sahtekarın hikayesi gibi basit ve yüzeysel biçimde ilerlerken final sekansı ve özellikle o son sahnesi sayesinde açgözlülüğün filmi nitelendirilmesini gerçekten hakediyor. Yani Scorsese bir kez daha hayran bırakıyor, ama şahsen ben çok daha fazlasını bekliyordum The Wolf of Wall Street'den. Yalnızca filmin tüm bu açgözlülük ve dolandırıcılıkları yücelttiği ya da özendirdiği yönündeki eleştiriler bence filme yaklaşmanın doğru yolu değil; çünkü film izleyenin değerleri üzerinden ilerliyor. Zaten bu sebeple de açgözlülüğün filmi nitelemesini sonuna kadar hakedebiliyor, çünkü Belfort'tan çok farklı zihniyette olmayan seyirci ancak bu filmden yüceltme çıkartabilir.

sevgi, saygı ve o tarz bilumum duygularla:;,

0 tepki:

Yorum Gönder


 
Sayfa Üst Görseli Marek Okon'un TOWERS OF GURBANIA isimli illüstrasyonudur.

Sinemaskot © 2008. Müşkülpesent # Umut Mert Gürses