4 Şubat 2014 Salı

Lawless


Büyük Buhran dönemindeki içki kaçakçısı bir ailenin gerçek hikayesini anlatan Lawless'ın senaryosu, filmde Shia LaBeouf cinsinin oynadığı Jack Bondurant'un torunu olan Matt Bondurant'ın yazmış olduğu romandan Nick Cave'in uyarlaması. Dolayısıyla, henüz çekilmekte olduğunu duyduğum andan beri beklediğim bir filmi vizyonundan da sonra izlemek yalnızca benim erteleyip durma durumumun bir göstergesi. Daha önce de roller değişse dahi Cave'in beraber birçok kez çalıştığı John Hillcoat'ın filmografisinde artık alışılmış olan stilistik yaklaşımı filme ayrı bir hava katıyor katmasına fakat gerçekten uyarlama bir senaryoda, Cave çok fazla imajlara takılıyor. Kendisine olan hayranlığım, daha önce birçok kez Cave'in yaptığı bir şey kötü olabilir mi diye tekrarladığım cümlemden belli olacak olsa da kağıt üzerinde çok iyi duran bir filmi nasıl oluyorsa vasat bir seyirliğe dönüştürmüşler. Öncelikle karakterlerin dokunulabilir yaşamımızda yeri olsa dahi film içerisinde bir geçmişleri olmaması ve tüm tipliklerine rağmen belli karakterlerin altından çok iyi kalktığını zor da olsa kabul edebildiğim LaBeouf'un Jack karakteri üzerinden filmin dönüyor olması hikayenin değeri açısından çok büyük problemler yaratıyor. Öncelikle 1920'lerde bir gangster filmi denildiğinde suç sinemasına olan aşinalık dolayısıyla zihinde belli kalıplar beliriyor ve Cave ile Hillcoat bunları iyi kullanıyor fakat çok kullanıyor. Yani bu imajlara o kadar fazla dayanıyorlar ki bir süre sonra sanki hazır bir plot alınıp orası burası yamalanmış gibi duruyor. Ama tabi bu söylediklerim çoğunlukla senaryo bazında problemler, ki inanın Cave'in yazdığı bir şey için bunları söylemem benim için büyük bir aşama.

Filmin stilistik ve oturaklı yaklaşımı senaryoyu kurtarıyor bu anlamda, fakat malesef o hayran olunası müzikleri filmi aynı şekilde kurtarmaya yetmiyor. Bunu söylerken başta Cave ve Hillcoat olmak üzere çok çeşitli sebeplerle filme dair beklentimin oldukça yüksek olduğunu söylemeliyim, yani Lawless benim için şu anda bir hayalkırıklığı olsa dahi beklentilerimi bir kenara bırakabilip düşündüğümde gayet keyifli bir seyirlik. Ancak böylesine bir kadro ve konu ile açıkçası çok daha olgun bir film ortaya çıkması gerekirdi diye düşünüyorum. Özellikle senaryo ve karakterlerin ısrarlı biçimde ilgisiz işlenişiyle beraber filmde çok büyük boşluklar oluyor ve izleyicinin orada rol kapıp boşlukları kendi doldurması böylesine bir film için çok da olumlu olarak söylenebilecek minvalde gerçekleşmiyor. Yani sadece bir-iki şarkısına takılınmış bir Nick Cave and the Bad Seeds albümü gibi bir film Lawless, ya da başlı başına Grinderman'ın Grinderman 2 albümü gibi bile denilebilir. O kadar derinleşmeye çalışıp da bir türlü nefesini tutamayıp yüzeyde kalan, bir süre sonra da kıyıya vuran film, izleyici ne verirse kabul edecek sonuçta, zira kendi başına durmaya takati yok.

Bu arada poster özellikle rezil olsun diye uğraştılarsa işi bana da verebilirlermiş. Eğlenirdim az biraz.

jessica chastain demiş miydim?
sevgi, saygı ve o tarz bilumum duygularla:;,

0 tepki:

Yorum Gönder


 
Sayfa Üst Görseli Marek Okon'un TOWERS OF GURBANIA isimli illüstrasyonudur.

Sinemaskot © 2008. Müşkülpesent # Umut Mert Gürses