4 Şubat 2011 Cuma
The King's Speech
Geçtiğimiz seneki Akademi Ödülleri, bence, gerçekten kötüydü. Bunun en büyük sebebi de elbette, sinema adına parlak bir yıl geçmemiş olmasıydı. Bu yıl ise tam tersini düşünüyorum, çünkü gerçekten çok güzel filmler var bu sene. The King's Speech, En İyi Film Oscar'ına aday filmlerden izlemediğim o bir ikisinin içindeydi ve bu seneki filmlerin güzelliğini genelleme üzerine kurulu fikrimi pekiştirdi.
Colin Firth'ün geçen sene alamadığı En İyi Erkek Oyuncu ödülü için bu sene isminin neden bu kadar anıldığını filmi izledikten sonra gayet iyi anladım. Filmdeki oyunculuğundan bağımsız olarak yalnız kendisine olan sevgim nedeniyle En İyi Yardımcı Kadın Oyuncu dalında Helena Bonham Carter ödül alırsa ne güzel olur, değil mi, demiştim ve tabi ki hala aynısını söylüyorum. Ama elbette Hailee Steinfeld alsa daha güzel olur da o pek olası değil gibi. Yardımcı erkek oyuncu konusunda durum çetrefilli bir hale gelmedi. 83. Akademi Ödülleri hakkında yazarken de hiçbir yoruma gerek duymadan sadece ismini yeterli görerek belirttiğim gibi hem oyunculuğu hem de kendisi dolayısıyla Christian Bale! İyiden iyiye güncellenmiş Akademi Ödülleri dilek, öneri ve tahminler şeysine dönüştü yazı. Neyse.
The King's Speech; oyunculuklarıyla, çekimleriyle, tarihe dair bir hikaye anlatırken gereksiz abartıya kaçmamasıyla, akıcı olmasının ötesinde kendisini keyifle izleten çok güzel bir film. Ama elbette En İyi Film dalında -The Social Network'ün alacağını düşünsem de- mutlak favorim Black Swan ve -ismi çok anılan bir film olsa bile- izlemeden önce, söylediğim gibi bu değişmedi. Zaten bu sene aday filmlerin hemen hemen hepsi, geçen sene En İyi Film Oscar'ında ismi en çok öne çıkan iki film olan Avatar ve The Hurt Locker'la asla beraber anılamayacak kadar iyi filmler. Evet, abartma huyum vardır.
Etiketler:
Filmlere Yamuk Bakış
Kaydol:
Kayıt Yorumları (Atom)
0 tepki:
Yorum Gönder