13 Mayıs 2014 Salı

Labor Day

Bir cezaevi kaçağının depresyondaki Adele ve oğlu Henry'ye bir açıdan sığınış, bir açıdan onları esir alış hikayesini konu ediniyor Labor Day. Sevginin kişisel olmaktan çok şartsal ve durumsal yönlerinin ağırlığa sahip olduğunu kabul edemeyen insanlık için Haneke-vâri başlayan ve bir anda izleyiciyi kitleyen senaryo yavaş yavaş çözülüp her şeyi açıklığa kavuşturmaya çalışırken kitlenmişlik hissinin olumsuz yansımasını da yaşatıyor seyircisine film. Jason Reitman'ın şimdiye kadar edindiği imaj açısından baktığımda final sekansına kadar kendisinin filmini görürken final sekansıyla bir basit televizyon filmi görüyorum bu sebeple. O ana kadar yerinde çatırdamalarla kurulmuş gerilim, kendince bir ray tutturmuş hikaye yeri geldiğinde serbest bırakılmalıyken zorlama bir kontrol ihtiyacı hissedilmiş ve bu da gayet oturaklı çizilmiş karakterlerin yaşamlarının anlatılmaya değer bölümünün etkisinin yeterli görülmediğini söyleme şekli olmuş hem senarist hem yönetmen Reitman'ın. Elbette hikayenin orijinali olan kitabı okumadığımı notun iyiliği adına belirtip söz konusu filmdeki bu problem olduğunda kitapta n'olduğunu farklı bir sonuca gitme amacı taşımadığım sürece pek önemsemediğimi eklemeliyim.

Filmin en başarılı olduğu şey oyuncu seçimleri ve Reitman'ın detay çekimlerle ufaktan aktarmaya çalıştığı karakter iç dünyaları. Buradan hareketle karakterlerin hem uyarlanmış hikayeyi hem de filmi ayakta tutan şeyler olduğunu söylemek mümkün. Filmin ayağını yerden kesense bir anda "epik" bir anlatıya dönüşme çabası diye niteleyebileceğimiz final sekansı. Fakat dürüst olmak gerekirse o sekanssız da filmin yoksunluğunu belli ettiği kapsayıcı-etkileyemezliğine değinmeli. Performanslara da etki eden yerinde oyuncu seçimleri, Reitman'ın kamera arkasındaki gözü ve bir noktaya kadar hikayenin tatmin ediciliğinden bahsederken yalnızca birkaç dakikalık finalle kenara itilmiyor yani film, öncesinde üzerine kurulduğu temellerde bir sallantı söz konusu. Bunuysa kolay yoldan gidersek ruhsuzluk diye kestirip atabilecekken gerçekçi bir değerlendirmeyle de hikaye anlatıcılığındaki acelecilik ile bağlama ve açıklama saplantısı diye niteleyebiliriz.

Labor Day, devam ettikçe her an düşecekmiş gibi sallanan ve üzerine kurulduğu bu tekinsizliğe rağmen o sallantıyla bir yere asılıp kalmak varken devam ettikçe yok olmak, kaybolmak, hiç görünmemek için savaşan bir film. Fakat postere de taşınmış sahnesiyle kendisini en doğru şekilde ortaya koyduğu da ayrı bir gerçek.

sevgi, saygı ve o tarz bilumum duygularla:;,
kate winslet'in orta yaşlı dağıtmış anne rolüyle sırıtmadığı zamanlara girdik, eski filmlerde zamanın yıldızlarını izlemek gibi değilmiş yani bazı şeyler.

0 tepki:

Yorum Gönder


 
Sayfa Üst Görseli Marek Okon'un TOWERS OF GURBANIA isimli illüstrasyonudur.

Sinemaskot © 2008. Müşkülpesent # Umut Mert Gürses