Her neslin belli popülariteye erişmiş kendine özgü bir filmi olduğu gerçeğini inkar etmemekle beraber, Richard Linklater'ın '93 yapımı gençlik filmi Dazed and Confused bu kısıtlı hitabı aşan bir film. Elbette türün diğer birçok filmi veya klasiğinin severleri benzer bir değerlendirmeyi o filmler için de yapabilir, ne var ki filme olan sevgi harici pek sağlam temellere dayanmaz. Çünkü gençlik filmi diye sınırlandırılan tür, sürekli kendi içerisinde neslin trendlerine göre çeşitlenen bir tekrarla var oluyor; Dazed and Confused ise o filmlerin aksiyon içerikli mühim katharsis evrelerini içermekten farklı olarak olaysız ve rutine odaklanan bir film. Bu açıdan içinde yaşadığımız curcuna gibi gözüken duruma Linklater'ın bir bakışı olarak da okunabiliyor.
Amerikan TV komedilerinin, yeterli izleyici çekebilme arzusuyla ve bu doğrultudaki politik doğruculukla veya bazen toplum mühendisliğiyle, toplumu oluşturan çeşili kesimlerden tipleşmiş temsiller olan karakterlerle kurulmasından farklı olarak, kendiliğinden doğal bir gerçeklik yansıtışı var Dazed and Confused'un. Yani karakter yelpazesi oldukça geniş olmakla beraber bir stereotipleştirme veya yapaylık yok hikayede, bu sebeple de ayrı bir takdiri hakediyor.
Son dönemde sağlam bir geri dönüş, ve hatta dönüşün ötesi, harika bir çıkış yapan Matthew McConaughey'in ilk filmi olduğu gibi aynı zamanda kendisini akıllara "all right, all right, all right" repliğiyle sokan film de Dazed and Confused. Çıkış dönemindeki işleri kadar soyadının teleffuzuna da hayran olduğum McConaughey'in söylediğine göre çekimlerde karavanında otururken The Doors çalıyormuş ve Jim Morrison'ın şarkı sırasında "all right, all righ, all right, all right" dediğini duymuş. Bunun üzerine Morrison'ın kalıplaşmış özelliklerini düşünerek onu kendi karakteriyle karşılaştırmış bir anda ve yanlış bir matematik hesabıyla işte o "all right, all right, all right" çıkmış. Kendisinin son çıkışı olmasa bu ufak anısını ne kadar önemserdim ben, orası da ayrı bir konu artık. Fakat McConaughey haricinde Amerikan bağımsız sinemasının önemli oyuncularından Parker Posey'nin ilk rollerinden birini izleyip sonra Ben Affleck'in gençken kasıntı olmayıp hatta oyunculuğu belki kıvırabileceğini bile düşündürttüğüne şaşırabilirsiniz. Hoş aşırı tepkinin aksine kendisinin Batman rolüne cuk oturabileceğini düşünüyorum, Bale'den sonraki geçiş biraz sert olmuş olsa dahi. Yeterince uzatmışken, bunların ötesinde; '90'larda ve sonrasında parlayıp sönmüş birçok ismi de ayrıca izlemek zamanında kendilerini izlemiş seyircilere garip şeyler hissettirebilir.
Dazed and Confused, neredeyse her filmi gibi çıkış döneminde gayet kötü posterlere sahip olsa da, neredeyse her filmi gibi yaşama dair o zarif bakış açısının rahatlıkla hissedileceği bir başka filmi Linklater'ın.
sevgi, saygı ve o tarz bilumum duygularla:;,
23 Mayıs 2014 Cuma
Kaydol:
Kayıt Yorumları (Atom)
0 tepki:
Yorum Gönder