Under the Skin'in ilgi çekici yanlarından biri birçok açık alan çekiminin gizli kamerayla yapılmış olması. Kamera arkasında alınmış bu kararla yaratılan atmosfer Scarlett Johansson'ın etkileyici performansıyla birleşince de ana karakterinin dünyaya yabancılığını hissettiriyor film. Fakat Glazer'ın röportajında söylediği ve benim inanmakta güçlük çektiğim bir şey var; Johansson gerçekten İskoçya'da panelvanı kullanıp o sırada İskoçya sokaklarında gezmekte olan insanlara yaklaşırken araca binen insanların hiçbirinin çekim bitene kadar hiçbir şey bilmediği. Bu böylesine deneysel bir film için bile bana mümkün gelmiyor çünkü filmin akışını sağlayan hikaye, ki zaten bir roman uyarlaması kendisi, bu kadar tesadüfi gelişmiş olamaz. Söz gelimi, spoiler ibaresi koymak gerekebilir buraya, "uzaylı"nın insanları tanımaya çaba göstermeye başlaması ve tüm hikayenin seyri değişerek insanlığın karanlık tarafına doğru yol olması fil adam benzeri karakter ve yalnız adam sayesinde oluyor. Yani filmde doğaçlama olan birçok sahne olduğu belli fakat tüm yolcu sahnelerinin tamamen rastgele insanlarla doğaçlama çekilmiş olduğu bana pek inandırıcı gelmiyor açıkçası.
Under the Skin, pek sıradan olsa da ilgi çekici bir konunun kendisine yakışacak bir farklılıkla işlenmeye çalışılıp başarısız olmasının filmi. Hani geceleri belli bir saatten sonra, uyumadan önce zihnin kendi kendine çok etkileyici olduğunu düşünerek kişisel gündeminize getirdiği bir fikir sabaha tüm çekiciliğini kaybeder ya, işte Under the Skin'i izlemeye başlamadan önce ve sonrası da benzer bir süreçti benim için. Tahminim yaratıcı ekip için de durumun çok farklı olmamış olduğu yönünde, yalnızca durmayan bir abartma filmi takip ediyor ve aslında filme katkı sağlamaktan çok zarar veriyor.
yalnız posteri film hakkında söylediğim her şeyden ayrı tutuyorum.
sevgi, saygı ve o tarz bilumum duygularla:;,
0 tepki:
Yorum Gönder