22 Aralık 2013 Pazar

The World's End


Neden artık eskisi kadar güzel stüdyo filmleri çıkmıyor? Mesela neden '70'lerin Amerikan sinemasının hep özel bir yeri var da o filmlerin ruhuna bugün ancak küçük bütçeli butik yapımlar yaklaşabiliyor? Ya da ne bileyim, orta çağa dair anlatılar hangi formatta olursa olsun neden hep çok ilgi çekiyor? Tutkusunu bulmuş olması sayesinde önüne gelen her dosyayı sonuçlandırmak haricinde başka hiçbir şeyi umursamayan dedektifler ve onların varyasyonlarının hafif karanlık hikayeleri neden hep bir biçimde ilgi çekici oluyor? Çok daha fazla soru sıralanabilir ama belki de son noktası "futboldan beyzbola rekabetçi sporlar neden bu kadar popüler ve aşırı bağlı taraftarları var?" olabilir. İşte bunların cevabını Britanyalı bir komedi filmi verebilir. Tabi bu cevap tıpkı haber sitelerine girdiğinizde doğrudan, çok açık bir soruyla kurulmuş başlığa cevabı öğrenmek amacıyla tıkladığınızda içeriğin aslında o soruya cevap bir kenara, soruya yetersiz de olsa bir cevap olma niteliği taşımayacak kelime yığınlarından -evet, genelde cümle de kuramıyorlar- oluşması gibi gelebilir ilk anda. Ama bu, soruların kendileri kadar doğrudan cevapları olmadığıyla da soruların yanlış sorulduğuyla da açıklanabilir. Gerçek şu ki, iyi kurulmuş basit bir hikaye gün içerisinde insanın canını sıkan tüm sorulara dolaylı da olsa cevaplar verebilir. Hele The World's End gibi altmetinleri de kuvvetliyse.


Bilimkurgu sosuyla Doktorsuz ama "doktorumsulu" bir Doctor Who bölümü gibi gözüken The World's End keyifli bir seyirlik. Yani özgürlük temalı basit diyalogları veya robotlar üzerinden kurduğu karşı anlatısı sebebiyle filmi olduğundan daha sofistike göstermek gibi bir çabam yok. Fakat Gary King karakteri temsil ettikleriyle zaten seyirciye üzerinde uğraşılacak bir yol açıyor, yani The World's End'in diğer seyirliklerden farkı seyirci üzerindeki etkisi kendisiyle beraber sonlanmıyor veya üzerine kurulu olduğu imajları çok iyi kullanmasıyla eğlenceliğinin ötesinde yer eden bir filme dönüşmüyor. Tabi sofistike sözcüğüne "yapmacık" anlamını ekleyen bir kurumun kurallarını koyduğu bir dille ve dilde konuşuyor olunca lüzumsuz açıklamaların sonu da yok; belki The World's End üzerine notlarımın filmle uzak bağlantılı gibi olmasında son birkaç gündür resmi olarak bu kadar açık biçimde ne kadar değersiz olduğumuzun yüzümüze vurulmasının da etkisi olmuş olabilir, ama The World's End'in, sürükleyiciliğiyle izlettirirken zihni kendi kurduklarının dışındaki çemberlere de ittiren bir film olduğu da bir gerçek. Gerçi sonuçta herkes filmi izlerken Gary King'e sempati duyabilir ama The King olanca rahatıyla ne kadar gerçeğe oturabilir; orası ziyadesiyle şüpheli ve benim filmden çok uzaklaştığımın düşünülebilecek olma sebebi.

Tüm her şey bir kenara, son yılların komedi filmi anlamında en başarılı yapımlardan biri The World's End; Leigh'in Career Girls'ünden b-movie bilim kurgulara kadar birçok farklı ögenin içinde görülebileceği ama en önemlisi sönmüş kitchen sink realism anımsatmalarıyla bende yer eden, beklentilerimin çok üzerinde parlak bir film.

sevgi, saygı ve o tarz bilumum duygularla:;,

0 tepki:

Yorum Gönder


 
Sayfa Üst Görseli Marek Okon'un TOWERS OF GURBANIA isimli illüstrasyonudur.

Sinemaskot © 2008. Müşkülpesent # Umut Mert Gürses