29 Aralık 2013 Pazar

La vie d'Adèle

Blue is the Warmest Color

Cannes'da ödül aldığından beri en çok konuşulan filmlerden biri oldu La vie d'Adèle. Bunun öncelikli sebebi filmin kendisi olsa ve cüretkar seks sahneleri neredeyse hep olduğu gibi işin kendisinden çok ilgi çekip konuşulsa da sonrasında oyuncular ile yönetmenin medya üzerinden açık atışmaları filmin "sansasyonelliğini" başka boyutlara taşıdı. The Daily Beast'e ortak röportaj veren Adèle Exarchopoulos ve Léa Seydoux'nun Kechiche ile bir daha çalışmayacaklarını ekleyerek seks sahnelerinin 10 gün boyunca koreografi olmadan çekilmesi, 2 ay olması beklenen çekim takviminin 5 buçuk aya yayılması gibi çekimlerde duydukları rahatsızlıktan bahsetmesine Kechiche Los Angeles'da yaptığı bir röportajda sert çıkıp "ortaya böylesine bir eser çıkarmışken süreçte çekilen sıkıntılardan bahsetmenin ne kadar nahoş olduğundan" ve Seydoux'nun zengin/güçlü bir aileden gelmesinden bahsederek karşılık vermişti. Daha sonra Fransız dergisi Telerama'ya film henüz gösterime girmeden böyle bir tartışma yaşanmasının seyirci beklentisini manipüle ettiği ve filme gölge düşürdüğünü söyleyerek Seydoux değiştirilmeden filmin gösterime girmemesi gerektiğini söyledi, ardından New York Film Festivali sırasında Indiewire'a ise aslında bunu kastetmediğini ve Exarchopoulos ile konuştuğunu ve onun da ortaya yansıdığı biçimde bir şey söylemek istememiş olduğunu fakat Seydoux'nun Cannes'da çok mutlu olduğu, kendisine hep teşekkür ettiği ardından kendisine zarar vermesi için kafasının karıştırıldığı ve "opportunist" Seydoux'nun da bu "komploda" yer aldığı falan gibi şeyler söyledi. Sonra tartışma Seydoux ve Kechiche itişmesine döndü ve birinin diğerine "sapkın sahtekar", ötekinin diğerine "şımartılmış ukala çocuk" demesiyle Kechiche mahkemeye gideceğini yazdı bir Fransız sitesinde. Ben süreci özetlemeye çalışırken yoruldum açıkçası ama işin ilginci bu süreçte en oturaklı röportajı filmin bence asıl yıldızı olan 20 yaşındaki Adèle Exarchopoulos'un Toronto Film Festivali sırasında vermesi.

Dökük saçık gelişen bu tartışmayı film üzerine notlarım arasında böyle uzunca özetlememin sebebi, bu tartışma filme fazlasıyla zarar vermiş ve veriyor olmasına rağmen başrol oyuncularından biri ve yönetmenin ısrarla, fütursuzca ve olanca agresiflikleriyle birbirlerine saldırmaya devam etmesi. İşte filmdeki olağanüstü performansının yanı sıra bir de bu sebeple bu film bence asıl Adèle Exarchopoulos'un filmi, ve bunu söylediğim zemini anlatabilmek adına da bu tartışmadan bahsetmem gerekiyordu bence.


Uluslararası ismi çizgi romanın orijinal ismiyle paralel ve Türkçe'ye de aynen çevirilmiş olan Mavi En Sıcak Renktir yani Blue is the Warmest Color olsa da filmin orijinal ismi La vie d'Adèle, yani Adele'in Yaşamı. Ve uluslararası ismi daha estetik dursa da Fransızcasında filmin ana karakterinin ismini taşıması benim daha çok hoşuma gidiyor. Çünkü filmin alt başlığında da belirttiği gibi tutkulu bir aşk hikayesinden çok Adele'in yaşamının bölümlerini izliyoruz ve izlediğimiz kadarı ikiye ayrılırken filmin odaklandığı aşk ve cinsel tutkuysa geçiş dönemini oluşturuyor. Çok etkili kullanılan yemek sekanslarıyla hikaye seyri belirlenirken Kechiche'in Exarchopoulos'u sürekli ve yakın çekimle takip etmesi en ufak mimiklerle karakterin ruh halini yansıtmayı başaran Exarchopoulos'un performansını daha ön plana çıkardığı kadar anlatıya da farklı bir derinlik katıyor. Cannes'da bu sene Steven Spielberg başkanlığındaki jüri festival tarihinde ilk kez Altın Palmiye'yi sadece yönetmene değil oyunculara da verince açıkçası garipsemiştim ama filmi izledikten sonra Exarchopoulos'un bunu ne kadar hakettiğini daha iyi anladım. Bunda tabi filmin Adele'in perspektifinde ve dolayısıyla tarafında ilerlemesinin de payı var. Ama Emma ile kurulan bir nevi karşı-sembol de Adele'in anlaşılmasında ve onunla bağ kurulmasında ekstra katkı sağlıyor- ki sembolleşmeye ve "o"nun yaratılmasındaki iz açısından önemi sebebiyle mavi saçları bence Emma kadar önemli.


La vie d'Adèle, aşk olduğu kadar bir yaşam kurmaya ve kendini gerçeklemeye dair, parktaki Sartre sohbeti kadar ortada ve samimi bir film. Fakat bu övgüde benim asıl odağım serbest bir uyarlamaya sebebiyet veren çizgi romanın yani asıl hikayenin yaratıcısı Julie Maroh ile filmi yüzeysellik ve ağlaklıktan çıkartan performansıyla Adèle Exarchopoulos. Çünkü çekimlerde ne istediğine dair çok da fikri olmadığı anlaşılan Kechiche filmin 3 saatlik süresini düzgün kullanamadığı gibi seks sahnelerini filme katkı yapabileceğinin ötesinde uzun tutmuş. 03/01/14> Yine de hakkında söylenebilecek hiçbir olumsuz şey, kendisinin yılın en iyilerinden biri olduğu gerçeğini değiştiremez. Hatta yılın en iyilerinden demekten ziyade, bu yıl kendisi hakkındaki tüm övgüleri ve üzerine yapılmış tüm güzellemeleri sonuna kadar hakeden ender filmlerinden biri demek daha doğru olur. Çünkü 2013 sinema için güzel bir yıl olsa dahi bir şeyi beğenmemeyi mazeret sananlar gibi abartı da her zaman birçok şeyin parçası oluyor. 

sevgi, saygı ve o tarz bilumum duygularla:;,

0 tepki:

Yorum Gönder


 
Sayfa Üst Görseli Marek Okon'un TOWERS OF GURBANIA isimli illüstrasyonudur.

Sinemaskot © 2008. Müşkülpesent # Umut Mert Gürses