Hakettikleri değeri bir türlü göremediklerine inandığım iki çok iyi aktör Paul Giamatti ve Paul Rudd'a, Mike Leigh filmlerinde izleyip de hayran olmanın elde olmadığı Sally Hawkins eklenince, ve tabi bir de daha izlemeden filmin çok renkli olmadığı anlaşılıyor olunca izleme listemde en yukarıya çıktı bir anda film, iyi ki de çıkmış.
Cezaevinden yeni çıkan Dennis'in, bir zamanlarki suç ortağı Rene'yle beraber bir şekilde yaşama tekrar uyum sağlamaya çalışışını izliyoruz. Bir süre o bildik yaşamdan uzaklaştıktan sonra geri döndüğünde yaşamındaki çoğu şeyin değiştiğini kabullenemeyen Dennis zorlanıyor haliyle. Artık "düzgün yaşamaya" çalışan Rene'yle beraber noel ağacı satıp kendisini tekrar bir yere kapattırmamaya çalışırken bizim günlük yaşamımızda sıkışıyor, neden ve nerede yaşıyor olduğunu biliyor ama işin nasılına takılmıyor. Çünkü bazen yaşam anlatıldığı gibi size ait bir şey olmuyor; tepenizde sürekli dolanan ve bir türlü kaçamadığınız bir bulut veya ekim ayında ertesi gün erken kalkmak zorunluluğuyla bir yandan uyumaya çalışıp diğer yandan da tam o anda uyursanız sabah kaç saatlik uykuyla kalkacağınızı hesaplarken tepenizde dolaşan sivrisinek kılığında size yaklaşıyor yaşam. Planlar sadece, yanlışlıkla üretilmiş küçük not kağıtlarının bir işe yaraması için ortaya çıkmış bir insan uydurması sonuçta.
All is Bright, sağlam oyuncu performansları ve buruk senaryosuyla ne karın ne de yağmurun yağdığı, hatta soğuğun bile yakışmadığı bir kış günü filmi.
0 tepki:
Yorum Gönder