Lars Von Trier'in sevdiğim bir sinema insanı olduğundan, ne çekse izlemek isteyeceğimden daha önce de blogda çeşitli şekillerde bahsetmiştim. Hatta birçok sinema sever gibi kendisinin sinemanın dahi insanlarından biri olduğunu düşünüyorum. Cannes'da neler oluyor diye sitelere bakınırken Lars Von Trier'in basın toplantısındaki açıklamalarına denk gelmiştim dün, okumuş eğlenmiştim ama bloga yazmaya gerek duymamıştım sonuçta bu Trier'di, yani sıradışı tavırlarıyla tanıdığımız bir adam. Bugün bir baktım ki olağanüstü bir toplantıyla, Trier Cannes'dan "atılmış" ve -açıklamanın içinde de resmen söylendiği üzere- istenmeyen adam ilan edilmiş. Trier'in açıklamalarını ve basın toplantısından bazı cümleleri çevirdiğim gibi Cannes'dan yapılan açıklamayı da çevireyim dedim fakat gayet klasik, sıradan ve resmi bir politik doğrucu açıklama. Dolayısıyla onu çevirmeye gerek duymadım.
Trier'in bu seneki festivalde bir anlamda yasaklanmış olması, gelecek yıllardaki festivalleri de kapsayan bir karar olacak mı olmayacak mı bilinmiyor. Ancak The New York Times'a göre Trier'in yeni filmi Melancholia festival ve yarışma-dışı edilmedi fakat eğer ki film ödül kazanırsa, Trier ödülü kabul etmek üzere orada olmayacak.
Birçok insan kararı doğru bulup desteklerken bazı gazeteciler de; Mel Gibson gibi faşistliği, ırkçılığıyla ün salmış, hatta ses kayıtlarıyla baya konuşulmuş, tartışılmış bir adam -yarışmadışı olarak gösterimi yapılan Jodie Foster'ın yeni filmi- The Beaver'la gayet rahat bir şekilde festivale katılırken, Trier'in ırkçılık olarak nitelendirilemeyecek şeyler söylemesi üzerine Cannes'dan atılmasını ikiyüzlülük olarak değerlendiriyor.
Ha bir de Melancholia'nın dağıtımını yapacak olan Arjantinli firmanın filmin dağıtımını yapmaktan vazgeçtiğini de eklemeli.
Trier'in sözleri sırasında Kirsten Dunst'ın fazlasıyla rahatsız olduğu aşağıdaki videodan da fotoğraftan da görülüyor. Ama Charlotte Gainsbourg ve Kirsten Dunst'ın hemen yanında oturan ismini bilmediğim adamın Trier'e verdiği tepkiler de gayet eğlenceliydi.
Trier'in sözkonusu toplantıda söyledikleri;
Uzun bir süre Yahudi olduğumu düşündüm ve Yahudi olmaktan mutluydum, sonra Susanne Bier'le karşılaştım ve sonrasında da pek öyle mutlu olmadım. Hayır hayır, şakaydı... Ama Yahudi olmadığım ortaya çıktı ve eğer Yahudi olmuş olsaydım ikinci sınıf bir Yahudi olacaktım, çünkü Yahudiler arasında bir çeşit şey var, ee hiyerarşi. Ama hayır, gerçekten Yahudi olmak istedim fakat sonra farkettim ki ben bir Naziyim. Çünkü ailem Almandı, ki bu bana biraz zevk veriyor. Ne söyleyebilirim ki? Hitler'i anlıyorum... Evet kesinlikle bazı yanlış şeyler yaptı bence. Ama onu işin sonunda sığınağında otururken görebiliyorum... [Kirsten Dunst'ın duyulacak şekildeki tepkisi üzerine] Ne, bunun sonunda bir yere varacağım... Evet evet varacağım. Hayır, sadece adamı anladığımı söylüyorum. "İyi adam" olarak niteleyebileceğimiz birisi değil ama onu oldukça iyi anlıyorum. Biraz da ona sempati duyuyorum açıkçası. Yani II. Dünya Savaşı'nı desteklediğimi ve Yahudilere karşı olduğumu söylemiyorum, hatta Susanne Bier'e bile karşı değilim. Bu da bir şakaydı tabi. Hatta gerçekte tüm Yahudilere fazlasıyla destekliyorum. Tabi çok da değil, çünkü İsrail götteki bir ağrı ama... Şimdi bunu toparlayıp nasıl çıkacağım ben bu cümlenin içinden? [gülüyor] Hayır, sadece sanattan bahsetmek istiyorum- çok fazla.... Speer'di değil mi? Albert Speer'i severim. Belki o da tanrının en iyi çocuklarından biriydi, bir yeteneği vardı. Onu şey sırasında kullanmak mümkündü, ee her neyse tamam, ben bir Naziyim.
Bu basın toplantısından kısa bir süre sonra ise Cannes personeli ve gazetecilerin teşvikiyle şu açıklamayı yapmış Trier;
Eğer bu sabah basın toplantısındaki sözlerimle birisini incittiysem içtenlikle özür dilerim. Nazi olmadığım gibi Anti-semitist ya da herhangi bir ırka herhangi bir şekilde önyargılı değilim.
Ve Trier'in toplantıda söylediği şeylerden Obsessed with Film sitesinin seçtiği cümleler;
Sıradaki filmimden bahsetmek istiyorum, kendisi, Kirsten'ın ısrarları sonucunda bir porno film olacak.
Blockbuster(diğer bir deyişle gişe filmi) yapıp yapmayacağı sorulduğunda;
Evet, biz Naziler büyük ölçekte şeyler yapmayı severiz. Belki Final Solution'u(Nihai Çözüm) yaparım.
Yeni filmi Melancholia'yı beğenip beğenmediği sorulduğunda.
Belki bok gibidir. Umuyorum öyle değildir. Ama büyük bir ihtimalle gerçekten görmeye değecek bir film olmayabilir.
Elbette Trier'in dalga geçtiği gayet açık, hele ki insanların bu kadar hoşgörüsüz, kategorize edici ve tutucu olduğu bir zamanda bence gayet güzel ve eğlenceli bir şaka da yapmış. Umuyorum ki bundan sonraki yıllarda bu olay Trier'in sinema ve bizimle olan ilişkisini yok etmez.
Daha iki gün önce Screen Daily'nin haberiyle 2003 yapımı The Five Obstructions gibi bir projeyi Trier'in bu sefer Martin Scorsese'yle gerçekleştireceğini okumuştum. The Five Obstructions'da Trier, Jorgan Leth'den kendisinin The Perfect Human ismindeki kısa filmini beş sefer ve her seferde onun önüne farklı engeller koyarak tekrar çekmesini istiyordu, bu seferki projede Trier'in üzerinde uğraşılacak filmin Taxi Driver olmasını çok istediği gibi detaylarla bloga bunu yazacaktım ama daha çok detay çıksın öyle yayınlarım diye bir köşeye kaydetmiştim. Ancak bu olay daha da büyürse büyük ihtimalle o film gerçekleşmez.
Ha bir de şimdi Türkiye'deki gazete, televizyon ve web sitelerinde Trier haber olacaktır ve gazlı vatandaşların yüzleri gülecektir. Kim bilir belki Trier-sever olup filmlerini de izlemeye başlarlar ama büyük ihtimalle filmlerinden sonra Trier ismini duyunca kaçarlar. Ne bileyim öyle yani, garip bir düşmanlık var bu gazlılarda. Neyse, "tutmayın küçük enişteyi" deyip zaten yaşamın her noktasında karşılaştığımız o tipleri buraya da taşımayalım ve geçelim gidelim.
Bu memleketten Kusturica da geçti değil mi? Semih Kaplanoğlu ses veer, bak ne diyor Trier, hem de bak bu sefer tam anlamıyla evrensel bir festivalde oluyor, hadi ama sessiz durma.
Neyse ya, son olarak Lars Von "persona non grata" Trier candır dostlar. Tabi onu anladığımız sürece.
sevgi, saygı ve o tarz bilumum duygularla:;,
0 tepki:
Yorum Gönder