Robert De Niro başkanlığındaki jüri, bu yılın Cannes ödüllerini belirledi. Elbette orada olmadan filmleri izleyemeyeceğimiz için, ne filmler ne ödüller hakkında bir yorum getirebiliyorum. Ancak önümüzdeki bir yıl boyunca bu yıl Cannes'dan geçen filmleri izleyeceğiz nasıl olsa, ve görünene göre gerçekten çok güzel filmler bizi bekliyor.
Benim için sevindirici olan olay, güzel insan Terrence Malick'in filmi The Tree of Life'ın Altın Palmiye'yi alması oldu. Bu sayede zaten uzun bir süredir merakla beklediğim film için çok daha fazla heyecanlanmaya başladım. Genelde pek göz önünde olmaktan hoşlanmayan Terrence Malick filminin basın toplantısına da katılmamıştı. Sorular üzerine filmin yapımcısı Sarah Green, Malick'in çok utangaç olduğunu ve zaten filminin de kendisi adına konuşuyor olduğunu söylemişti. Brad Pitt de yönetmenini desteklemişti: "Bir sanatçı tüccar olmamalı." Felsefe mezunu olan ve Heidegger'den yayınlanmış çevirileri de olan Malick'in yönetmenliği haricinde 38 yıllık bu gizemine de ayrıca hayran olduğumu belirterek, aslında fırsatını bulduğum an da hiç durmadan sürekli hakkında konuşmak istediğim Terrence Malick konusunu burada kapatıyorum.
"Persona non grata" Trier'in ödülü alamayacağı malum olaylardan sonra zaten kesin gibiydi. Fakat yine de Kirsten Dunst Melancholia ile En İyi Kadın Oyuncu ödülünü kazandı. Garip olan, sürekli kadın düşmanı olarak adından söz edilen Lars Von Trier; Dancer in the Dark ile Björk'e, Antichrist ile Charlotte Gainsbourg'a ve şimdi Melancholia ile Kirsten Dunst'a Cannes'da En İyi Kadın oyuncu ödülü kazandırdı filmleriyle.
Ayrıca belirtmek isterim ki Sean Penn'in rol aldığı The Tree of Life Altın Palmiye alırken, yine Sean Penn'in rol aldığı diğer bir film This Must Be The Place Ekümenik Jüri ödülü aldı. Sözkonusu kişi Sean Penn olunca özel olarak belirtmek gerek tabi.
Nuri Bilge Ceylan da Cannes'da Uzak (Jüri Büyük Ödülü), İklimler (FIPRESCI ödülü) ve Üç Maymun'un (En İyi Yönetmen) ardından Bir Zamanlar Anadolu'da ile de Büyük Jüri Ödülünü Jean-Pierre ve Luc Dardenne ile paylaştı, ödülünü de güzel insan Emir Kusturica'nın elinden aldı.
Robert De Niro'nun Fransızca konuşmasında "dostlarım" yerine şaşırıp "mantarlarım" demesi, en sonunda pes edip teşekkür ederek uzaklaşması çok eğlenceliydi. Ayrıca çok ilginç filmler izlemiş olduklarını da söyledi, görünene göre bazı filmlerde, haklı olarak, sıkılmış De Niro. Bir de sanki ne yapacağını bilemiyormuş gibi bir hali vardı. Hatta bazı ödüller için "...goes to.." kalıbını kullandı. Ama tüm haliyle tören boyunca çok sevimliydi.
Drive filminin yönetmeni Nicolas Winding, ödül konuşmasını kağıttan okumuş olsa da anlık tavırlarıyla en keyifli konuşmalardan biri onunkiydi.
Töreni sunan Mélanie Laurent'e de sevgilerimi sunuyorum tabi ki. Oynadığı filmlerin hepsine ulaşmanın zorluğu bir yana filmlere altyazı bulmakta sıkıntı çekiyor olsam da ulaştığım filmler ve altyazılarla yetinip kendisini törenlerde izliyorum ben de artık.
The Palme d’Or - Altın Palmiye: Terrence Malick, “The Tree Of Life”
The Grand Prix- Büyük Jüri Ödülü: Jean-Pierre ve Luc Dardenne, "The Kid with a Bike” ve Nuri Bilge Ceylan, “Once Upon A Time In Anatolia”
En İyi Yönetmen Nicolas Winding Refn – “Drive”
En İyi Erkek Oyuncu: Jean Dujardin, “The Artist”
En İyi Kadın Oyuncu: Kirsten Dunst, “Melancholia”
En İyi Senaryo: Joseph Cedar, “Footnote”
Jüri Ödülü: Maïwenn, “Polisse”
Camera d’Or: Pablo Giorgelli, “Las Acacias”
Short Film Palme d’Or: Maryna Vroda, “Cross-Country”
Un Certain Regard Prize - Belirli Bir Bakış Ödülü “Arirang” by Kim Ki-duk ve “Stopped on Track” by Andreas Dresen
Jüri Özel Ödülü: “Elena,” Andrei Zvyagintsev
En İyi Yönetmen: Mohammad Rasoulof, “Au Revoir”
FIPRESCI Prize (Yarışma): “Le Havre,” Aki Kaurismäki
FIPRESCI Prize (Belirli Bir Bakış): “The Minister,” Pierre Schoeller
FIPRESCI Prize (Eleştirmenler): “Take Shelter,” Jeff Nichols
Ekümenik Jüri Ödülü: “This Must Be the Place,” Paolo Sorrentino
sevgi, saygı ve o tarz bilumum duygularla:;,