15 Eylül 2013 Pazar

The Bling Ring


Sofia Coppola için sıklıkla söylenen şeylerden birisi ayrıcalıklı sınıfların eften püften problemlerinin yönetmeni olduğudur. Coppola'ların -Nicolas Cage hariç neredeyse- hepsini izlemeyi seven bir sinemasever olarak bense her zaman bu değerlendirmeye gülmüşümdür. Çünkü bir diyalogda iki film teorisi, üç sosyal teori referansı vermeyi başaran insanların mevcut bir şeyi bu kadar düz okuyor olması asıl gösteriş merakını ortaya çıkardığından hep komiğime gider bu durum. Evet, Sofia Coppola'nın filmlerinde genellikle ekonomik olarak üst sınıf diye niteleyebileceğimiz kesimden insanları ve onların yaşamlarındaki bocalamaları izledik şimdiye kadar fakat benim için hiçbirinin okuması dümdüz değildi. Zira Coppola, bir şeyi olduğu haliyle perdeye yansıtıp gerisini izleyicisine bırakan bir yönetmen, dolayısıyla sadece filmografisine bakarak kendi bakışına dair bir fikir edinebiliriz ve bu da benim kendisini sevmemin nedenlerinden sadece birisi.

The Bling Ring, Nancy Jo Sales'in Vanity Fair dergisinde yayımlanmış olan gerçek olaylara dayanan anlatılarından uyarlama bir film ve bir grup ün takıntılı lise öğrencisinin ünlülerin evlerini soymalarını konu ediniyor. Bana pek bir şey vaadetmeyen bu plotun da gösterdiği üzere benim için filmin asıl izlenme sebebi Sofia Coppola idi. Fakat Coppola, önceki filmlerinde karakter odaklı bir anlatıyı tercih etmesiyle birey kavramını daha fazla öne çıkartır ve karakterlerin ruhsal yapısı üzerinden ilerlerken The Bling Ring'te bir tip üzerinden ilerlemeyi tercih etmiş, dolayısıyla izlediğimiz aslında kategorize edilmiş büyük bir grup insan. Bu da dramatik yapıdaki karakter gelişimi konusundaki sorunların esas sebebi. Filmin toplumsal bir hiciv olması sebebiyle bu durum da, filmin, otobüste belediyeden yakınan insanlardan öteye gidememiş olmasına neden oluyor. Hikayenin çeşitli evrelerine ayrılan süre, yani sonucun biraz sıkıştırılmış gibi durması filmin olumlu yönlerinden biri çünkü olayların arkasındaki sebepsiz heyecan motivesini ortaya çıkartıyor, fakat bu Coppola'nın üzerine eğildiği şey üzerine dikkate değer bir şey söyleyemeyen dağınık ve oldukça basit bir anlatı sunduğu gerçeğini değiştirmiyor.

Somewhere ile benzer bir dünyayı görüyoruz belki The Bling Ring'de de ama bu sefer daha alt üst edilmiş, tersten bakılmış hali gibi onun, tabi bunun sebebi Somewhere'de bir ruh halini izlerken burada belli genel geçer ölçütlerin içine kısılmış ve farkında olmadan çürümekte olan bir yaşam algısı izliyor oluşumuz.

Sonuç olarak The Bling Ring, Sofia Coppola'nın önceki filmlerinden ruhen ve yapı olarak daha farklı noktada duran ve bence kendisinin filmografisindeki en zayıf filmi.

sevgi, saygı o ve o tarz bilumum duygulalarla:;,

0 tepki:

Yorum Gönder


 
Sayfa Üst Görseli Marek Okon'un TOWERS OF GURBANIA isimli illüstrasyonudur.

Sinemaskot © 2008. Müşkülpesent # Umut Mert Gürses