29 Temmuz 2011 Cuma
The Lincoln Lawyer
Türkçe'ye orijinal karşılığıyla olmasa dahi Güneşin Karanlığında diye fazlasıyla güzel şekilde çevrilmiş kitaptan uyarlanan The Lincoln Lawyer'ın, ana karakteri avukat Mick Haller kadar havalı bir tavrı yok. Hollywood'dan çıkan eleştirel işler genellikle bir sistemi değil daha çok o sistemdeki insanların arasından küçük bir grubu ve bu küçük grupla iyi-kötü çizgisinin zıt tarafında bulunan ama birbirleriyle birçok ortak özelliğe sahip başka bir grubu ele alır. Yani kısaca klasik "bu kötü değil ama bunu kötü yapanlar var." veya "o değil ama çevresi kötü" hikayeleri. Hele de -yaşadığımız ülkenin bir süredir içinde bulunduğu durum nedeniyle daha iyi anlayacağımız birçok farklı güç odağının çatışma halinde olduğu- adalet sisteminin bu şekilde ele alınması pek mümkün gözükmezdi bana. Belki de The Lincoln Lawyer işte tam da bu nedenle ana karakteri kadar havalı durmuyordur, yani kendisinden çok söyleyecekleri ve gösterecekleri önemli olduğu için.
Suç ve karşılığı olarak görülen ceza çok uzun zamandır en çok ilgimi çeken iki kavram. Hem filmler hem de polisiye kitaplarla oldukça küçükken tanışıp şimdi sinemayı yaşamla eş anlamlı bir sözcük olarak görmemle, kitaplık görünce önce rahatlayıp sonra kütüphane sendromuma tutulmamın başlangıç noktası işte o merak, her ne kadar ben bunu henüz anlamış olsam da. İşte The Lincoln Lawyer ise suç ve ceza üzerinden ama onlara değinmeden adalet kavramını izleyenin önüne koyarak adaletin suç ve cezayla sanıldığı kadar iç içe olmadığını gösteriyor. Ve film bu sayede beklenen sonun ve yavanlığın getirdiği olumsuzlukların altında kalmıyor, çünkü The Lincoln Lawyer hikayesinden daha fazlasına sahip filmlerden birisi.
Tüm bunların yanında ise William H. Macy'yi izlemek büyük bir keyif.
sevgi, saygı ve o tarz bilumum duygularla:;,
Etiketler:
Filmlere Yamuk Bakış
Kaydol:
Kayıt Yorumları (Atom)
0 tepki:
Yorum Gönder