2 Temmuz 2015 Perşembe

It Follows


İtiraf etmem gerekiyor ki korku türü, tür sineması denilen kategorizasyondan en çok rahatsızlık duymama sebep olan tür: zira standart vaatlerle bir alana sıkıştırılmış anlatıda belli bir anlamsızlık merkezinin oluşması bir yana; ifadeleri rahatlatmak için var olan nitelemelerin kalıplaşması yerine ögelere dönüşmesi gerektiği yönündeki düşüncemi bu minvalde devam ettikçe köstekleyen bir durumu söz konusu türün genel yapısının. Bu sebeple de uzak olduğumu, hatta bu örnekte olduğu gibi belli başları harici ilgilenmediğimi söyleyebilirim. Bunun bana sağladığı olanaksa, aslında diğer tüm "türler" için de geçerli olsa da, daha ayrıksayarak ve bu sayede uzaktan baktığım korku türünün belli bir ilgi çekici hikaye arkı veya kendisini gösteren tema/fikir/şey etrafında dönen anlamlandırılabilecek olaylar bütünüyle değer kazanabildiğini görüyorum. İfade etmesi dahi gereksiz gelebilecek bir niteleme gibi gözükebilir türe dair bu değerlendirme, fakat türe dair bir beklentiyi ve dolayısıyla da filmi popüler algıyla hapsolduğu alandan çıkarabilme yetisi sebebiyle janrın tanımı için hayati öneme sahip olduğu fikrindeyim. Böylesine ilgisiz olduğum korku türüne dair bu bütünlüğü ortaya çıkarmasıyla It Follows'u beğenme veya beğenmeme ötesindeki kıstaslarla gördüğümü söylemek mümkün, ve bunun beklemediğim bir şey olduğunu da. 

Geçen sene safi merakla Starry Eyes'ı izlemeye başladıktan sonra filme dair çeşitli gelgitli düşüncelerim olmuş fakat sonrasında filme içten içe bir yakınlık hissetmeye başlamıştım. Türün birleştiği noktaları yakalayan, istismar filmlerini akıllı olabildikleri yere popüler paranoyalar üzerinden çeken bir filmdi ve bu açıdan benzerleri için iştahımı kabartmıştı. It Follows için bir benzer ifadesi kullanmak belki çok yerinde gelmeyebilir, çünkü Starry Eyes çok daha istismara yakınsayan ve türe bağlılığını esas tutan bir filmken It Follows'un tam yüreğinde yatan anlayış türü gerekli kılıyor. 1980'lerin ritmik, dijitalize melodilerini anımsatan atmosferi, dönemi simgeleyen telefon ve televizyonların da etkisiyle retro bir hava yaratma ötesinde işlevi olan bir seçim; çünkü dönemde gerçekliğe paralel olarak sinemaya daha fazla yansıdığını söyleyebileceğimiz banliyö kültürü, otomobil ve müstakil evler gibi Amerikan rüyasıyla daha fazla önem kazanan belli değerlerin izinden ilerleyen bir anlatı sunuyor It Follows. Bu açıdan stilistik tarzının etki bırakması basit bir ambalaj meselesinin ötesine geçebiliyor; yüzeyin altında işleyen başka meseleler yokmuş muamelesi görmüyor çünkü. 

Bir Amerikan banliyösünü kendisine mekan edinen ve mekanın sosyal ilişkiler üzerindeki etkisini yadsımayan her dizi ve filmde gördüğümüz mekanlar ile bağlantılı tanımlayıcıları bir biçimde karşımıza çıkıyor film boyu: müstakil evler verili olmakla beraber, yerel okulu, ferah gözüken cadde ve sokakları, yapaylığına rağmen doğayla beraberliği hissettirme telaşındaki parkları ve yakınlarda dokunulmamış doğa alanları, sinema salonu ve onu bir sosyal aktivite mekanına dönüşünü simgeleyen kuyruğu, *diner* diye isimlendirilen yol kenarı kafeleri, sosyalleşmenin bir başka kaynağı olan spor salonuyla beraber kapalı yüzme havuzu, sömürü çelişkisini tabi özneler üzerinden ortaya koyan çelişkili mahalleleri, otomobilin hayati önemi, verandaların güven veren buluşma alanı oluşu, ve toparlayıcı ifadesiyle görece sönük ama görece memnuniyet yüklü olan, ikili ilişkilerin bir şekilde belirleyici olmasıyla komşu çocuğu kavramının daha farklı önem kazandığı, güvenlik arayışındaki banliyö yaşamı ve onun çerçevesini çizen her yer. Fakat buna mekanın günümüz için "iflas" ve "çöküş" gibi kelimelerle anılması adeta şarta dönüşmüş Detroit olması, şehrin dayandığı otomobil sektörünün zor günleriyle birkaç yılda harabeye dönüşen mahallelerinin sıklıkla tehdit ve tedirginlik unsuru olarak gözükmesi, '80'leri simgeleyen ögelerle beraber üst üste işlenince anlatının özünü farklı bir noktaya taşıyor. Zira '80'ler ile beraber artan ahlak kaygılarının temel sebeplerinden biri olan zührevi hastalıkların korku ögesini kurması ve bu sürecin, nesneleşen korkunun dikkatle bakıldığında /spoiler- mahalle sakinleri veya akrabalar üzerinden ilerlemesi, meselenin zihinde kurulan boyutu kadar gerçekliğe yansıyan yönünü de işaret ediyor. (Takip meselesine dair Hugh'un söylediği çelişkili şeylerle hikayede ortaya çıkan boşlukların, farklı sahnelerde takip eden ve mahallenin sıradan sakinleri olarak gözükmesine hizmet ettiği kanaatindeyim) -spoiler/ Bu açıdan '80'ler denildiği anda refleksel olarak akla gelen iki evrensel kavram olan küreselleşme ve neoliberalizmin eşanlamlısı gibi kullanılabilecek ve bireylerin gittikçe endişe ve korku ekseninde *güvenlikli sitelere* yönelişini kendisine kanıt olarak alan ve sistemin bireylerin zihinlerine verdiği tahribatları işaret eden nöroliberalizm kavramına çok yakından dalan bir anlatı etrafında döndüğünü söylemek It Follows'un gayet isabetli olur. Fakat korku ögesini kurduğu şeyin yeni bir tespit veya değerlendirme olduğunu söyleyemiyor olmamız, yani filmi bozmayacak olsa da deneyime zarar vermemek adına spoiler arasında belirttiğim banliyö yaşamına dair gözlemin alışılmışlığı, gizem ögesinin kurulmasına katkıda bulunan diğer bileşenlerle beraber anlatının daldığı derin suları sığlaştırmıyor: aksine; bazı gerçeklerin fazlasıyla yüzeye çıktığını gösteriyor. Bu anlamda anakronik anlayışı kurması adına mekan olarak Detroit seçimiyle beraber, korku ögesi ve isim tercihi filmin cümlesini çok açık biçimde ortaya koyuyor.     

It Follows, belli kabuller üzerinden ilerleyişini açığa vurmayı tercih ederken eleştirisini verdiği kültür/anlayış ile bir savaş içerisinde olmayan ama gayet kişiselleştirdiğim haliyle belli bir şey söyleme derdinde olduğunu doğrudan ortaya koymasa da gizlemeyen bir film: farkındalık tek ayırt etme noktası, placebo etkisi abartılmış bir fenomen; ama çöküş sanıldığı kadar sancılı olmak zorunda değil. Finali, girdiği tüm tartışmalarına olabilecek en şık noktayı koyarken hikaye içerisinde bunun sinyalini veriyor aslında It Follows; bir başka kalıp olarak güzel kadın başrolü ve bunun sinir bozuculuğunu ifade ederken yeniyetme bir telaşla eklemeden edemiyor: "sinir bozucu ama çok hoş aynı zamanda". Yani tüm bu delilik içinde onun dozunu arttırdığı kadar çekilir de kılabilen saçmalıklara ihtiyacımız var. Kısacası, It Follows güzel konuşuyor ama kendisi için bunu daha anlamlı yapan ölçüde güzel de gözüküyor, güzel de çınlıyor. 

sevgi, saygı ve o tarz bilumum duygularla:;,

0 tepki:

Yorum Gönder


 
Sayfa Üst Görseli Marek Okon'un TOWERS OF GURBANIA isimli illüstrasyonudur.

Sinemaskot © 2008. Müşkülpesent # Umut Mert Gürses