8 Nisan 2014 Salı
The Motel Life
Willy Vlautin'in romanından uyarlama The Motel Life, ölümle sonuçlanan bir trafik kazasına sebebiyet verdikten sonra Reno Motel'e kaçan kardeşlerin hikayesini anlatıyor. Plotun da önerdiği üzere iki kardeşin arasındaki ilişkinin ön plana çıktığı film bir vicdan muhasebesini gözler önüne serdiği kadar, taksirle öldürmenin taksirle yaşamayı sağlayıp sağlamayacağını sorguluyor. Ama tabii "sorguluyor" diyebiliyor olmak her zaman kelimenin ilk akla gelen anlamına yakışan bir hikaye izleğine sahip olduğunu düşündürtmesin filmin. Kitabı okumamış olduğum için hikayenin orijinal formunda nasıl anlatıldığını bilmiyorum fakat filmin hikaye girişi fazlasıyla sancılı oluyor. Bir süre "kendiliğinden-gerçeküstü" bir hikaye izlendiği izlenenimi bile yarattığı için aslında film kendisinden önceki beklentileri askıya almayı başarıyor, fakat hikayenin ortalarına doğru geldikçe aslında her şeyin sıradanın ötesinde bir basitliğe sahip olduğu ve başlangıcın da yalnızca bir becerisizlik tezahürü olduğu anlaşılıyor. Üzerine eğilinilen ve dilimize ambalajsız-parlak-olmayan-azizler diye çevirmeyi uygun gördüğüm low life diye tabir edilen karakterler ve atmosfer biraz kağıt maket gibi kurulduğu için zaten film süresince var olması muhtemlen en ufak bir memnuniyetsizlikle o kurulan yapının uçması gayet doğal.
The Motel Life, merakların ertelendikçe mütecessisinin kendisini kaybetmesi gibi bir film; anlatacakları var şüphesiz ki ama sürekli bir uygun ortam arıyor ve aradıkça kendi süresince kayboluyor.
Bir de oyuncu seçimine dair ufak bir not; büyürken izlediğimiz için mi bilmiyorum ama Dakota Fanning cidden sırıtmış Emile Hirsh'ün yanında, ciddi ciddi kardeşi gibi duruyor. Çiftin varlığı filmde zaten bir soyutlamayla değer kazanırken ikili arasında uyumsuzluk da olması, yan hikayenin sırıtmasına neden olmuş.
sevgi, saygı ve o tarz bilumum duygularla:;,
Etiketler:
Filmlere Yamuk Bakış
Kaydol:
Kayıt Yorumları (Atom)
0 tepki:
Yorum Gönder