Another Earth'ü izlediğimde film çok hoşuma gitmiş ve Marling'in o zamanlarki erkek arkadaşı ve filmin yönetmeni Mike Cahill ile beraber senaryoyu da yazmış olduğunu öğrendiğimde kendisi doğrudan izleme listeme girmişti. Sonrasında Community'de Britta karakterinin (bir başka güzellik Gillian Jacobs) tam anlamıyla bir dengesizliğe oturtulduğu en güzel bölümlerden birinde Britta'nın arkadaşı olarak gördüğümde iyice heyecanlanmıştım Marling'in yeni filmleri için. Another Earth ile aynı dönemde diğer ev arkadaşı Zal Batmanglij ile yazdıkları ve çektikleri Sound of My Voice'u uzun süre izleme fırsatı bulamadığım için ancak daha sonra izlemiş ve artık emin olmuştum: gerçekten kendi istediği gibi filmler karşısına çıkmadığı sürece yine yazmaya ve filmi arkadaşlarıyla çekmeye devam edecekti. Nitekim Redford gibi bir efsanenin dikkatini çekip The Company You Keep'de ve son yılların önemli konularına dokunan en izlenesi dramalarından olsa dahi çok gözardı edildiğini düşündüğüm Arbitrage'de oynadıktan sonra Zal Batmanglij ile bir diğer ortak filmi The East ile geldi. Kendisi ekonomi mezunu olduktan sonra Goldman Sachs'ın iş teklifini redderek, hepimiz gibi kendisine de empoze edilen mutluluk ve başarının tanımlarını bir nevi yeniden sorgulamaya koyulmuş diyebiliriz Marling için, bir yıllık Küba tatilinden sonra Los Angeles'a dönmüş ve sinemayla uğraşmak isterken hep dandik korku filmi teklifleri alınca da iki arkadaşıyla benim şimdi bu cümleleri kurmama neden olan kendi filmlerini yaratmaya koyulmuşlar. İşte 2009 civarlarında Batmanglij ile bir süre deneyimledikleri freeganism'in etkilerinden geliyor The East de. Fakat sanki o süreçte içlerinde bulundukları gruplar ve onların üzerlerinde bıraktıkları etkiler kadar, Marling'in birçok insanın yaşama sebebi olan bir işi redderip kendi yaşamını kendi kurmasının bir yansıması da oluyor The East. Filmden bahsederken Batmanglij ile beraber yazdığı hikayeden çok kendisini ön plana çıkartıp filmi bu şekilde görüyor olmam belki yaptıkları işe haksızlık gibi görülebilir, ama The East'i 5 dakika daha erken bitirmeyip stüdyo filmlerinde filmin içeriğine olan müdahaleleri andıran o son bölümde içine girdikleri saflığa saysınlar artık. Zaten Ellen Page'in oynadığı bir filmde ona dair hiçbir şey söylemeden kendilerinden bahsediyorsam gerçekten bir sebebi vardır.
Marling'in bundan önceki filmlerinde de en çok dikkatimi çeken ve hoşuma giden şey, ne kadar gün içerisinde sürekli önümüzde durmayan, yani ana akımdan uzak gerçekliği kendilerine konu edinseler dahi filmde günlük yaşamı, karakterlerin yaşamı algılayışlarını hep bir şekilde film içerisinde keşfetmeye çalışışları. Bence hikayelerini etkileyici kılan en önemli şey de bu. Çünkü günlük rutin içerisinde izlenen bir filmin o günlük rutinden hep bir kaçış veya o rutini doğrulayış olarak karşımızda yer almasındansa o gelgitli rutin içerisindeki rahatsızlığı yansıtması kendisini daha da farklı bir gerçeklik zeminine oturtuyor. The East'in de eko-anarşist The East grubu ve oradaki gizli görevinde kendini sorgulamaya başlayan bir ajanın bildiğimiz hikayesinden farklı bir şey yapabiliyor olmasının nedeni işte bu. Zira tekrar ve tekrar düşünülmesi gereken şeyler geldikleri gibi kabul edilmek ve bir kenara bırakılmak için yoklar.
Bir de not olsun; 1 yıl 2,5 ay önce Los Angeles'da köprüden atlayarak çekip giden sevgili Tony Scott'ın prodüktörlük yaptığı son filmlerden de biriydi The East.
sevgi, saygı o tarz bilumum duygularla:;,
0 tepki:
Yorum Gönder