29 Ağustos 2013 Perşembe

Le feu follet



İsmini her duyduğum veya gördüğümde, çok üşüdüğüm bir anda battaniyeye sarılmışım gibi hissettiren bir yönetmen Louis Malle. Her filminde zarif bir bakış açısının sezildiği, her filminde dokunamıyor olmanın hissedildiği birisi. Le feu follet'de ise o dokunamıyor olmak bu sefer filmin akla kazınan karakteri Alain Leroy ile ucundan kenarından değil direkt odağı oluyor hikayenin. Alkolizm tedavisi gördükten sonra Paris'e eski tanıdıklarıyla vakit geçirmeye gidiyor Leroy, ve biz de, kendisini uzun süredir görmeyen insanların ne kadar yaşlandığından bahsettiği Leroy'un tüm yaşamını film süresince çözümlüyoruz bir nevi. Ne olduğu, nasıl olduğundan önemli oluyor böyle durumlarda, çünkü nerede biteceğinden ziyade hiç sonlanıp sonlanmayacağı asıl soru oluyor zihinlerde.


Alain Leroy karakteriyle, hikayesinin tüm çıplaklığıyla ve tabi çekimlere renkli başladıktan sonra dikkatin hikaye üzerinden dağılacağını düşünüp siyah beyaz olarak tekrar çekip böyle bir film yaratacak kadar muazzam bir yönetmen olan Louis Malle ile o sessizliği ve dokunamıyor olmayı anlatmaya yeltenen bir film Le feu follet; hiç kimse yokken, aslında biri varsa, diyen.

sevgi, saygı ve o tarz bilumum duygularla:;,

0 tepki:

Yorum Gönder


 
Sayfa Üst Görseli Marek Okon'un TOWERS OF GURBANIA isimli illüstrasyonudur.

Sinemaskot © 2008. Müşkülpesent # Umut Mert Gürses