Yaşam bir karnaval gibi. Veya dünya, artık adına her ne demek isterseniz. Hemen akla şenlik geliyor karnaval deyince tabi, şen denilince neşe. Oysa neşe deyince esriklik de olur tüm bağlamlar dahilinde, değil mi? Bahsettiğim cüceler, çiftbaşlı tek gövdeliler, olağanın dışında uzun boylu insanlar değil; tüm fikirler, hisler ve sebepler. Sonuçlar gelecekte, gelecek ise aslında tam şu anda, ama şu an bitti ve gitti, artık onu yakalayamazsın. Geçmiş, şu an ve gelecek aslında tek bir ses çıkarabildiğimiz sadece bir anın parçaları, bir yaşamın kıvrımları değil. Yani insan mı zamanı kovalıyor, zaman mı insanı kovalıyor veya insan zamanın içinde mi yüzüyor yoksa zaman tanrının yakıştırılamayan bir tezahürü mü? Tüm sorular sorulabilir çünkü sorusuna uygun cevaplar çoğu zaman günlüktür, dolayısıyla cevaplamak bir noktada sorunlamaktır zira her cevap sırasıyla sorunlar yığacaktır insanın önüne. Sorunlamayan cevaplar ise sadece yeryüzünde kalacaktır; birisi yanından geçecek, birisi takılıp düşecek, birisi üzerine oturacak, çok birisi ise hiç farkına bile varmayacaktır ve böylece varlığını sürdürecektir elbette ama yine de önemli olan gidecek bir yerin olması mı yoksa kalacak bir yerin olması mı sorununa çözüm bulamayacaktır. Öyle ya, kimsesiz olmasak da sadece yalnızız hepimiz. Kimse zaten onlar?
Maggie: Hiç bir ceset gördün mü?
Johnny: Sadece kendiminkini.
Mike Leigh filmlerinin genel bir özelliği olarak; senaryonun önemli bir bölümü çekimlerden önceki provalarda 11 haftalık doğaçlama sürecinde yaratılmış. Dolayısıyla yine etkileyici karakterler ve onlarla bütünleşebilmiş oyuncular, gayet doğal gelişen etkileyici diyaloglar, film boyu sizi tetikte tutan ufak melodilerle o güzel çekimler ve atmosferle yine bambaşka güzellikte bir Mike Leigh filmi.
Birkaç yumurta kırmadan omlet yapamazsın. Ve insanlık sadece o birkaç kırılmış yumurta. Ve omlet kokuşmuş.
sevgi, saygı ve o tarz bilumum duygularla:;,
0 tepki:
Yorum Gönder