Ya da Festival de Cannes veya Cannes Film Festival


17 Mayıs Salı günü de efsanevi isim Jean-Paul Belmondo onuruna özel bir gece düzenlenecek ve "Belmondo, The Career" videoları gösterilecek.

Bu sene Festival jürisinin başkanı Robert De Niro,



Son olarak söylememek için kendimi tutmaya çalışmış olsam da söylemeden edemiyorum; Semih Kaplanoğlu'nun bu sene filmi Cannes'da Belirli Bir Bakış bölümünde gösterilecek olsaydı yine ortalığı birbirine katar mıydı acaba merak ediyorum? Ama doğru ya, Kusturica'nın Altın Portakal'ın jürisinde yer alacağı 30 Temmuz 2010'da açıklanmıştı, Altın Portakal'a başvurular için son gün 20 Ağustos 2010'du. Semih Kaplanoğlu hem Altın Koza'ya hem de Altın Portakal'a başvurmuştu. Sonra Altın Koza'da 26 Eylül 2010'da ödül alan Semih Kaplanoğlu, Altın Koza'da ödül aldığı için kurallar gereği 14 Ekim 2010'daki Altın Portakal ödül töreninde zaten yarışamayacağı halde, 6 Ekim 2010 günü, Emir Kusturica gibi vahşet yanlısı, soykırım savunucusu(!) birisinin festival jürisinde oluşunu protesto ederek Altın Portakal'dan filmini çektiğini açıklayıp sonra da; sadece yarışmadan çekildiklerini, insanların gidip filmlerini izleyebileceğini, insanları filmlerinden mahrum bırakıp mağdur etmeyeceklerini söyledi. Sanırım zaten çeşitli çevreler sebebiyle fazlasıyla maruz kaldığımız demagojiyi yeterli görmüyordu ki kendisi de katkı yapıyordu. Bir de bu olaylardan sonra NTV'de Banu Güven'in programına katılıp internette Emir Kusturica'nın Bosna savaşı için söylediği soykırım ve vahşet yanlısı sözlerini içeren videoların olduğunu söyledi, fakat tabi ki ne kaynak gösterebildi ne kanıtlayabildi çünkü öyle videolar yoktu. Çünkü Emir Kusturica sadece; ülkesinin, Yugoslavya'nın, küresel sebeplerle parçalanıp çokuluslu şirketlerin cirit atacağı bir yer olmasına karşı çıkan bir anti-emperyalistti. Ya da 12 Ekim 2010'da BirGün gazetesinde Zahit Atam'ın yazısının başlığı gibi: "O, sanatçı ahlakının sembolü olacak kadar temizdir." Cannes'dan başlayıp Emir Kusturica deyince dayanamayıp sinirle; adaleti, özgürlüğü savunan ve insanlığa duyarlı(!) Semih Kaplanoğlu'nun tavırlarına daldım, konuyu dağıttım.
Neyse, her zaman tekrarladığım gibi festivaller candır ama tabi Cannes daha bir candır.
sevgi, saygı ve o tarz bilumum duygularla:;,
0 tepki:
Yorum Gönder