24 Ekim 2015 Cumartesi

Mississippi Grind


Kumarbaz sözcüğünün tam karşılığı olan yitik bir adam ile sadece bahisteki heyecandan haz alan ağzı iyi laf yapan bir adamın hikayesi Mississippi Grind. En azından kaba taslak olarak sunulan bu, zira asıl olarak ortaya atılan soru, kaybettikçe mi devam etmenin yoksa devam ettikçe mi kaybetmenin bir hikayeye merkez olabileceği üzerine. Belki hemen tavuk-yumurta mevzusunu akla getirecektir bu fakat buradaki şey çok daha güne ve geceye dair. Bir yuvarlanma içerisinde bu kurcalamaya girmekle durağan olarak bir başlangıca dair soru çevirmek arasında ciddi farklar var çünkü. Bir yandan şans faktörünün diğer yandan stratejinin devreye girdiği bir oyun üzerinden yaşamlara dair rehberler çıkarmak sıradan geldiği kadar heyecanlı yani. 

Kumar masası etrafını o veya bu şekilde kendine konu edinen ve o çevredeki muhtemel aşırılıklardan ziyade insanlara, o saf güdüyle yaşama odaklanan filmler genel itibariyle hoşuma gitmiştir. Mississippi Grind için bunu söylemek bir açıdan mümkün, zira söz konusu oyun etrafında dönen heyecanın belli aidiyetlikleri kabul etmeyeceğini ortaya atıyor ve kendisini de bir nevi sorumsuzluk üzerinden hayatını kuran bir karakter peşinde hikayesini kuruyor. Yani önümüzde takip edilmekten çok ulaşılmak istenen bir adam ve onun arkasından yola atılan bir adam ve bir hikaye var; dolayısıyla olay örgüsü bir tarafa, hikaye aynı zamanda bir karakter kendi içerisinde Gerry ile. Ortada ilgi çekecek bir şey olduğunu söylemek güç, yeryüzünde henüz anlatılmayan bir hikaye var mıdır bilemiyorum ama filmin bize anlattığının bir özgeliğinin de özlülüğünün de olduğunu iddia edemeyiz. Buna rağmen bir yolculuk etrafında, ama her şeyden öte tura ve yazı hikayesi gibi kabaca kazanan ve kaybeden karakterler arasında dönmesiyle kendisini izletebiliyor: çünkü en eski hikayelerden birisi aslında bugün milyarlarca spor izleyicisi olmasının da temel anlatısı olabilecek güçte. Yalnızca ortaya atılan soruda şunu görmek gerekiyor, kazanma ve kaybetmeyi birer kategorik ada olarak almıyor Mississippi Grind, her aklı başında "kumar filmi"nin yaptığı gibi. Şansı tuttuğu veya nerede bırakması gerektiğini bildiği için Gerry'nin yanında "sempatik" durmuyor Curtis; samimi biçimde umursamadığı ve bu işin içinde yalnızca heyecanı sebebiyle olduğu için kendisini bir noktaya kadar ayırabiliyor. Ama nihayetinde gözden kaçan şey aidiyeti reddediyor olmasıyla bunu sağlayabiliyor. Diğer yandan Gerry ise başka bir hikayede yalnızca tek bir sahnesi olabilecek ve bunun dışında geçmişe dair hatırlananlarla ancak anılabilecek bir karakterin yaşamının geri kalanı olarak simgeleşiyor. 

Mississippi Grind, üstü kadifeyle örtülü masanın etrafındaki aşırılıklara kaçmadıkça güne yaklaşıyor belki ama herhangi bir ölçüde derinlere inebildiğini söylemek güç. Problemiyse tüm bu bir kefeye topladıklarını bir seyirlik olarak sunması ve çelişkilerini paketlemesi, çünkü eğer Curtis takip edilmesi gereken bir figürse yaşam nasıl bir seyirlik olabilir?   

a24 tüm ıskalara rağmen tam takip edilesi bir stüdyo oldu yalnız, onu da ayrıca not düşmeli. 
sevgi, saygı ve o tarz bilumum duygularla:;,

0 tepki:

Yorum Gönder


 
Sayfa Üst Görseli Marek Okon'un TOWERS OF GURBANIA isimli illüstrasyonudur.

Sinemaskot © 2008. Müşkülpesent # Umut Mert Gürses