30 Ekim 2014 Perşembe

Harmontown


Ufak bir yakınlık hissettiğim her yaratıyı çocuk gibi sahipleniyor olmam, Community'nin benim için ne kadar özel anlamlar ifade ediyor olduğunun en basit göstergesidir tahmin ediyorum. Uzun süre izlemekten büyük keyif aldığım ve en sevdiğim dizilerden The Office'ten sonra, onun zamanla kırılan samimiyeti ve uzadıkça tatsızlaşmasının ötesinde kalan bir yapımı izleyebiliyor olmak zaten kolay denk gelinecek bir şey değil, ama bir de, tamamen buhranın egemen olduğu bir yaz gününde birkaç on dakikalık zaman geçirme harici hiçbir beklenti olmadan rastgele izlemeye başlayıp da her bölümünü kısa aralıklarla ikinci ve hatta üçüncü kez izlemekten bile keyif alacağım bir dizinin var olmuş olması sadece ilk zamanlarda değil, hala şaşırtıcı. Tabii tüm bu bahiste Dan Harmon'ın olmadığı dördüncü sezonu bir kenara bırakıyorum, ama o zamana kadar zaten öyle bir yapıma dönüşmüş oluyor ki Community, elbette öncesinden beri Harmon'ın biriken kişisel durumlarıyla da beraber, dördüncü sezonda kendisinin kovulmuş olması sayesinde bir Harmontown belgeselimiz oluyor ek olarak. 


Harmontown, Dan Harmon ve Jeff Davis'in beraber yaptıkları Harmontown podcast'i için çıktıkları Birleşik Devletler turnesinin belgeseli, en kısa ifadesiyle. Ama tahmin edileceği üzere bir turne belgeselinin ötesinde şeyler sunuyor Harmon'a ve onun neden bu kadar sevilesi bir adam olduğuna dair. Ziyadesiyle spesifik bir materyal tabi bahsettiğim, ancak Dan Harmon'ın varlığından bir şekilde haberdar ve mutlu olmuş insanlar için sahip olduğu nitelik birkaç kendini-iyi-hisset filmine bedel kesinlikle.

Harmon'u en "savunmasız" anlarına kadar izlerken kendisinin kişisel yaşamına belki biraz fazla dahil oluyoruz gibi geliyor, fakat elbette kendisinin sevilmesini sağlayan işlerin arkasında olan biteni burada olabildiğince görüp geri kalanını tahmin edebiliyor olmak da Dan Harmon'a dair bir belgeselden ilk beklenmesi gereken şeylerden birisi olsa gerek. Çünkü sıradan ve bunaltıcı bir yetişkin-ama-çocuk-adam izlemiyoruz, bunun farkında olan ve bununla derdi olmayan yaratıcı, sevilesi bir adam izliyoruz ve tüm güzellik de burada zaten, yoksa o nitelemeyi kullanabileceğimiz, ama olabildiğince olumsuz bir anlamda kullanabileceğimiz birçok kravatlı var zaten. 

sevgi, saygı ve o tarz bilumum duygularla:;,
  

0 tepki:

Yorum Gönder


 
Sayfa Üst Görseli Marek Okon'un TOWERS OF GURBANIA isimli illüstrasyonudur.

Sinemaskot © 2008. Müşkülpesent # Umut Mert Gürses