1 Ekim 2014 Çarşamba

Edge of Tomorrow


Yakın zamanda Now You See Me gibi bir film için bile stüdyoların yönelmesi gereken yön dediğimi hatırlıyorum, çünkü eğlence sineması her gün daha garip bir alana sıkışıyor ve kabaca son on yıllık süreçte eğer çizgi roman uyarlamaları kurtarıcı olmasaydı bugün resmen batmış stüdyolardan bahsediyor olabilirdik. Nitekim öyle bir tehlike hala devam etmekte, hatta Disney'in yakın zamanda haklarını satın aldığı ve benim pek de umursamadığım Star Wars serisine gelecek devam filmi herhangi bir şekilde gişede çakılırsa, muhtemelen Disney de olduğu yere çakılacak, mevcut durum bunu gösteriyor. Ancak gerçekçi bir çaba olmadığı da ortada, tıpkı video oyun firmalarının belli bir popülariteye ulaşmış oyunlarını her yıl yenisi gelen bir seriye dönüştürerek sağması gibi film stüdyoları da aynı filmleri sadece makyajlayarak tekrar tekrar satmaya çalışıyor yıllardır. Konseptsel olarak pek yeni bir şey sunmasa da bu ahval içerisindeki istisnai durumu aşikar olan Edge of Tomorrow'da da açıktan görüldüğü üzere yıllardır vizyona giren 90-120 dakika bandında sürelere sahip filmler aslında aşağı yukarı 25 dakika. Bunu sadece filmin kullandığı konsept sebebiyle söylemiyorum elbette, eğlenceli bir gişe filmi olması dolayısıyla gayet sürükleyici bir tempoyla ilerleyen filmin henüz ilk saatinde iki saati aşkın süredir filmi izlediğimi sanıp şaşırdım, çünkü sinemasal zaman o kadar boş biçimde dolduruluyor ki benzeri heveslerdeki filmlerde, o kadar yüksek temposuna rağmen layıkıyla 30 dakikada bitebilir durumda çoğu. Bu sebeple, insanların çokça eğlendiği "milenyum sonrası" gişe filmleri genel olarak bana sıkıcı gelmekte.

Edge of Tomorrow üzerine kurulduğu konsepti gayet iyi kullanıyor, yeni olsun veya olmasın benzeri parlaklıktaki birçok fikrin fazla hovarda harcanması sinema seyircisi için gayet aşina olunan bir durum olduğundan bunun ayrıca bir önemi var. Fakat fikri harcamamak için gösterilen özen hikayenin oturaklı bir zemine oturmasından esirgenmiş gibi gözükmekte. Filmin uyarlanmış olduğu romanı okumamış olduğum için orijinal materyali bilmiyorum, ancak filmi kendi başına ele alırsak ne ile savaşıldığı, nasıl olduğu, neden olduğu gibi tüm olayları başlatan birleşenlerin çok kabaca, herhangi bir bilim kurgu yaratısının teaser'ı gibi verilmesi filmin derdinin diğerlerine benzeyen yönlerde olmadığı şeklinde yorumlanabilecek olsa da bence rahatsız edici bir durum. Çünkü akıllı bir iş çıkartılmasıyla filme en fazla beş dakika ekleyeceği gibi filmi de dağıtmaz, aksine daha da toparlardı. 

Edge of Tomorrow'un en az bu kadar önemli diğer bir problemiyse finali. Filmin, son sekansına kadar çok iyi değerlendirdiği zamanını bu kadar çabuk ve hevesli harcaması her şeyden önce filmin duracağı yeri değiştiriyor bence. Adam akıllı ve tüm yapıya yakışan bir finalle 2000'lerin aksiyon klasiklerinden, hatta takıntılı türcüler gibi konuşmayı bırakırsam eğlence sineması klasiklerinden birisi çok rahatlıkla sayılabilirmiş, çünkü o ana kadar odağını bozmadan, kendisini gerektiğinden fazla ciddiye almadan ve hafif sırıtmalı mizahıyla dolu dolu bir yolculuk sunuyor film.


Filmin yapım içi bu problemleri geriye kalan olumlu yanlarıyla bir buruklukla da olsa göz ardı edilebilse de kendisi için asıl problemi yapım sonrasında pazarlama aşamasında yaşadı diyebiliriz sanıyorum ki, çünkü yaklaşık 178 milyon dolar bütçesiyle Birleşik Devletler'deki açılış haftasında 28 milyon dolar kazanıp 14 haftalık vizyon süresinde 100 milyon doları ancak görebildi. Elbette son dönemdeki birçok stüdyo filmi gibi uluslararası seyirci sayesinde bütçesinin iki katını aşan hasılatıyla kendisini kurtardı ve ev sinemasıyla bunun üzerine biraz daha koyabilecek ancak filmin ülkesindeki hasılatının hayli sıkıntılı olduğu gerçeğini değiştirmiyor bu. 

Kendisiyle video oyunlar arasında kurulan bağ ile ilgimi çeken Edge of Tomorrow, beklemediğim kadar keyifli bir seyirlik, tabii bunda filmi izlemeden önce sıkılacağımı düşünmüş olmam da etkili olabilir pekala. Varlığının farkında olmak haricinde kendisi hakkında herhangi bir şey hissetmesem de son gerçek film yıldızlarından Tom Cruise ile biraz geri planda bırakılmış karakterini jest ve mimikleriyle  sırtlanıp öne taşımasıyla sadece varlığı bile yeten Emily Blunt kadar Brendan Gleeson ve Bill Paxton'ın aldığı kısıtlı sürelerle seyir zevkini arttırdığı iyi yönetilmiş bir film Edge of Tomorrow. Fakat eklemeden edemem: iyi görüntüsü ve görece lezzetine rağmen tuzsuz yemek tadı verdiği gerçek.

emily blunt'ın selamı varmış herkese.
sevgi, saygı ve o tarz bilumum duygularla:;,

0 tepki:

Yorum Gönder


 
Sayfa Üst Görseli Marek Okon'un TOWERS OF GURBANIA isimli illüstrasyonudur.

Sinemaskot © 2008. Müşkülpesent # Umut Mert Gürses