Küçükken yazın geldiğini çim biçme makinelerinin yaydıkları ses ve kokudan anlardım, okula yeni başlamış küçük bir çocuğun bekleyeceği en önemli şeylerden birisi tatil olduğu için de çim makineleri büyük önem taşırdı benim gözümde. Zaman geçtikçe, görece çok zaman geçtikçe, insanların aksine yaşamın içinde olan, karşılaşılan veya karşılaşılabilecek şeyleri değil de bizzat yaşamın kendisini düşündüğümü farkettim. Her olay, her durum birer araçtı; öyle ya da böyle bir şeyler hissetmeye ve düşünmeye sebep olan sadece birer araç. Bu düşünce beni keskin ama kesin olmayan bir isteksizliğe sürükledi, herhangi bir şey yapmak istemiyordum sadece ve bunun mümkün olmadığının da farkındaydım. İronik bir biçimde yaşam, hayatta olmayanlar ve gerçekten yaşamıyor olanlar içindi. Savaş filmleri bu kadar etkileyiciydi ama bu, her an kavgaya hazır dünyada çözümler aramak ya da taraf olabilmek için değil, yaşam, savaş devam ederken oradan yeni dönmüş bir adamın amaçsızlığında yaşandığı içindi. Ve bu yüzden çim biçme makineleri artık sadece baş ağrısını simgeliyordu.
...
and in my mind i still need a place to go, all my changes were there. ... blue, blue windows behind the stars, yellow moon on the rise, big birds flying across the sky, throwing shadows on our eyes. leave us
helpless, helpless, helpless.
Ha bir de unutmadan, Nate'in selamı varmış: -kutlamanın çeşitli halleri var sonuçta. hem biraz da six feet under'ı anmak için bu video-
*** time of no reply, nick drake resim; kenichi hoshine, untitled-25 ayrıca şarkı neil young'ın, bir de ondan dinlemek isteyebilirsiniz sevgi, saygı ve o tarz bilumum duygularla:;,
Sinemaskot isimli diğer hiçbir site veya blogla bir bağlantım yoktur. Radikal Blog'daki ufak ve gereksiz macera harici 2008'den beri bu adreste yalnız bir blog olarak devam etmekte Sinemaskot. Sonradan çıkan isim benzerlikleri sebebiyle blogun isminin başına mavra olsun diye "öz hakiki has" koymayı düşünmüş olduğum da doğru değildir. Şaka bir yana Sinemaskot ismi cidden patlamış, zamanında bu blogu arkadaşım isimlendirdiği için şimdi ismi değiştirmek istemedim ama durum bu yani.
"Yeah, well, sometimes nothin' can be a real cool hand."
Into The Wild
Frances Ha
Six Feet Under
The Late Late Night Show with Craig Ferguson
"Don't Let The Fuckers Get Ya"
The Sons of Lee Marvin'i temsil eder dersem çok ciddi bir şeyden bahsediyormuşum gibi gelir mi kulağa?
François Truffaut
"Ama sinefiller birer nevrotiktirler. -aşağılayıcı bir söz değil bu- Bronte kardeşler de nevrotikti ve bu yüzden tüm o kitapları okuyup sonunda yazar oldular. Ünlü Fransız reklam sloganı, 'Yaşamı seviyorsan sinemaya gidersin.' diyor, yanlış! Tamamiyle karşıtı; eğer yaşamı sevmiyorsan ya da yaşam seni tatmin etmiyorsa sinemaya gidersin."
0 tepki:
Yorum Gönder