18 Haziran 2017 Pazar

Tramps


*Neden* ve *nasıl* soruları arasında bağlama göre değişen bir hiyerarşi olabilecek olsa da, ikincisinin yemek tariflerinde gramlı ölçülerden kaşıklı-bardaklılara yönelik akışkanlığı *neden*i hep daha ciddi bağlantılara muhtaç bırakıyormuş gibi gözüküyor yan yana koyunca. Oysa, sadece tahayyül edememe hali günlerin geçiciliğine karşı bir soğukluk doğurabiliyor. Yani isteksizlik, gamsızlıkla uyum içerisinde durabilecek bir şey değil. Danny ve Ellie'nin durumu da farklı değil bundan; adeta dört taraftan gelen tehditle bir anda hareket edemez halde yere yapışmış kedi gibi geçiriyorlar günlerini, bir manevra olanağı göremedikçe yönlendirmelerle vuku bulan her eyleyiş bir başka mecburiyeti getiriyor beraberinde. Tramps ise bunu tatlı bir incelikle anlatıyor; sadece montaj sekanslarıyla değil, her anında rutine, onun içinde her zaman fark edilemeyen hareketliliğe çeviriyor kamerayı ve bu sayede olay akışı içerisinde hiçbir niteliği olmayan bir hikayeyi böylesi bir masalsı gerçekçiliğe bulayabiliyor: masalı bulmak için o sıkışılan günün dinamiklerine, oradan çıkmayı hayal bile edemezken o hareketlilik içerisinde belirebilen köpüklere bakıyor. 

Tramps, bu sebeplerle izledikten sonra günümü aydınlatan bir film oldu. Fakat yine tam bu sebeplerle aslında hayli sıradan bir film, her ne kadar güzelliği buradan geliyor olsa da -yani bir *güzel-leme*ye ihtiyaç duyuyormuş gibi duruyorsa da. Netflix'in dizilerden filmlere kayan prodüksiyon atağı konusunda verilen örneklerden birisiydi Tramps; sinemada izlendiğinde yarattığı etkiyle bu platform üzerinde daha fazla kişiye ulaşma imkanı olmasına rağmen yüzlerce jenerik, vasat içeriğin arasında bir ekran görüntüsüne dönüşmesi mevzusu yani... Bu anlamda, Netflix'in sinema filmleri açısından bir pazarlama problemine sahip olduğu söylenebilir. Zira, itici olduğu kadar önemli bir mesele bir filmin izleyicinin önüne geliş sürecinde o filmin "nasıl satılıyor" olduğu. Platformun, belli filmler haricinde, bu işe pek girişmeden haftalık yükleme yığınları arasında ortaya filmi bırakmasını yersiz bir algı yaratmaması açısından değerli buluyor olsam da Tramps gibi bir filmin bu durumda kaybolma olasılığı daha yüksek. Nitekim, Toronto'daki övgülerden sonra merak ettiğim filmler arasına giren Tramps'i bir anda önümde öylece bir romantik-drama gibi görünce uzunca bir süre izleyesim gelmemişti. İşte tam buralarda bir yerde, Tramps'in meselesi arkasında yatan güne dair gizli inceliklerle, filmin daha fazla kişiye ulaşmasını sağlarken filmin arada yitip gitmesine de sebep olan durumlar arasında bir bağlantı var ama, onu kurmaya mecalim olsa muhtemelen film bu kadar sevimli gelmezdi...

şu filme bari bir poster tasarlasalarmış hayrına.
sevgi, saygı ve o tarz bilumum duygularla:;,

0 tepki:

Yorum Gönder


 
Sayfa Üst Görseli Marek Okon'un TOWERS OF GURBANIA isimli illüstrasyonudur.

Sinemaskot © 2008. Müşkülpesent # Umut Mert Gürses