1 Haziran 2018 Cuma

Unsane


Martha Mitchell etkisi, paranoyak olman gerçekten takip edilmediğin anlamına gelmiyor diye özetlenebilecek bir durum. Esasen hayli sinematik tınıya sahip oluşuna denk düşecek biçimde isim atfı da, Amerikan sinemasında hepsi birbirinden güzel paranoyak gerilimlerin ardı ardına geldiği bir dönemi başlatan Watergate skandalı üzerinden geliyor; Nixon yönetiminde Adalet Bakanı olan John Mitchell'ın eşinin Beyaz Saray'da yasa dışı faaliyetler döndüğünü iddia etmesiyle beraber akıl sağlığından şüphe edilmeye başlanıyor. Paranoya deyince işin içinde siyasi bir ayak olması şaşırtıcı değil yani, zira ilişkilerin düzenlenme şekline dair çoğunlukla sinemada bu durumun resmedilen hali. Unsane de tam bu çerçeveye uygun biçimde ilerliyor; basit bir stalker hikayesi olabilecekken yalnızca olay zincirine ve bir şeylerin gerçekleşiyor olmasına bağlı kalmayıp içkin temaları keşfediyor olması paranoya elementlerini daha ön plana çıkartıyor. Ancak senaristlerden çok burada payın Soderbergh'in şaşmayan zanaatkarlığında olduğunu belirtmeli zira bu hikayeyi böylesi ekonomik ve etkileyici biçimde anlatma sanatkarlığını gösteren kişi kendisi. Normalde basit bir numara gibi duran isimli yönetmenin telefonla film çekmesi mesela, o kadar yerinde bir estetik tercih ki karakterin durumunu yansıtma konusunda hikayesine fazlasıyla katkıda bulunuyor. Sürekli içinde bulunulan rahatsızlığı yansıtmayı başaran sinematografiyle yükseliyor senaryo çünkü bunun haricinde görmediğimiz çok bir yanı yok aslında. 

Soderbergh ne yaparsa yapsın ilgi çekici bir açıdan bakarak sürükleyicilikle deneyselliği dengeleyen ve derinliği de olan işler çıkarmayı başarıyor hep. Hikaye anlatımındaki ekonomikliği zaten estetik kadrajları kadar hayranlık uyandırıcı ve Unsane'de de standart bir Soderbergh filminden beklenecek her şey var. En basiti, denk geldiği sosyal iklim sayesinde arkasına ciddi bir mevzuyu cıvıklaştıran fos bir pazarlama dalgasını alabilecekken filmin kendi başına var olmayı tercih etmesi bile filmin hak ettiği ilgiyi çekmemiş oluşunun iyi bir açıklayıcısı. Soderbergh, Soderbergh diye sayıklamaya geçmeden, sürükleyici, sağlam bir hikaye anlatımına sahip ve telefonla çekilen bir filmden beklenemeyecek kadar estetik olduğunu söyleyip bir bütün halinde hayranlık uyandırıcı olduğunu ekleyeyim. 

her ne kadar filmin tanıtımlarında konuyu baştan sona özetlemiş olsalar da bir soderbergh filmi olduğu için zaten izleyeceğimden "neymiş, ne değilmiş" diye herhangi bir şeye bakmadan başladım filme ve bunun etkiyi yükselttiği aşikar. ayrıca afiş çok iyi.
sevgi, saygı ve o tarz bilumum duygularla:;,

2 tepki:

Adsız dedi ki...

Konu çok ilgimi çekti. İzlenecekler listeme eklendi bile! Teşekkürler

capodelnulla dedi ki...

izledikten sonra sizin de yorumlarınızı okumak isterim, umarım beğenirsiniz!

Yorum Gönder


 
Sayfa Üst Görseli Marek Okon'un TOWERS OF GURBANIA isimli illüstrasyonudur.

Sinemaskot © 2008. Müşkülpesent # Umut Mert Gürses