17 Nisan 2015 Cuma

Mr. Turner


Mike Leigh'e hayranlığım bloga o kadar sinmiş durumda ki kendisinin sinema zevkime etkilerini tekrar tekrar anlatmaya lüzum yok sanıyorum. Bu sebeple Mr. Turner'ın 2014'te en çok beklediğim filmlerden biri olması da şaşırtıcı bir durum değildi. Çünkü Leigh söz konusu olduğunda, J. M. W. Turner'ı konu edinen bir film denilince adeta ressamın görsel monografisine dönüşecek nitelikte bir film bekleniyor haklı olarak ve dönemin bir sanatçısının yaşamına, yaratıcılığı arkasındaki gündelik yaşama girmek en az o filmin görsel tekniği kadar ilgi çekici oluyor. Fakat her zaman olduğu gibi, yükselen ve kendiliğinden şişen beklenti en ufak bir aksi durumda, otobüste haklı veya haksız bir şeye öfkelenen insanın bitmek bilmeyen söylenmesine meylediyor. Mr. Turner sonrası kendi kendime yaşadığım durum bu derece değildi belki ama izlemem üzerinden haftalar geçtikten sonra şimdi cümleleri ardı ardına sıralarken fark ediyorum ki biraz haksızlık etmişim filme. 

Mr. Turner her şeyden önce ana karakteri sebebiyle etrafında döndüğü resmi hissettirmeyi başaran bir film. Leigh'in önceki filmlerinden tanıdığım Dick Pope'un sinematografik başarısına bu sebeple ayrıca değinmek gerekiyor. Elbette Pope'un bir tablo estetiği yakalama konusundaki gözü ve dokunuşu hayranlık uyandırıcı olsa da başta sanat tasarımı olmak üzere genel itibariyle prodüksiyonun bu sinematografiyi öne çıkartan etkisi de yadsınamaz. Filmin görsel başarısı ötesinde Leigh'in Turner'ın yaşamına yaklaşımı, yani gündeliği ilk safhaya alarak yarattığı derinlik ve bunu hiç ıskalamadan hep yakalayan planlarından bahsetmek mümkün. Fakat bu kadar olumlu bileşenden, özellikle bu teknik beceriden, Turner gibi eksantrik bir karaktere de rağmen bu derece tekdüze ve indirgeyici bir hikaye çıkması şahsen anlamakta güçlük çektiğim bir durum. Günlük yaşamla nefes alan karakter, bu sayede derinlik kazanan anlatımın teknik açıdan sorunlu bir roman yazarını andırırcasına ilerlemesiyle hikayenin alacağı nefesi adeta vakumluyor, çünkü bir noktadan sonra överek belirttiğim günlük yaşam odağı fazla günlük kalıyor, hikayeye ilgisini kaybediyor. 




Bu noktada geri dönersem; haksızlık etmişim derken kastettiğim, filmi bu olumsuz görüşümün aslında filmin özsel bir problem yaşamasından kaynaklı olmadığını fark etmem üzerineydi. Zira arkasındaki bu kadar iyi yaratıcı kararlara ve böylesine bir teknik kapasiteye rağmen bu potansiyelini iyi değerlendirememiş bir filmin ortaya çıkması filme yüklenmemin asıl sebebi. Bir Leigh filmi için bunları söyleyebileceğimi hiç düşünmezdim açıkçası, bu yüzden ben de şaşkınım.  

sevgi, saygı ve o tarz bilumum duygularla:;,

0 tepki:

Yorum Gönder


 
Sayfa Üst Görseli Marek Okon'un TOWERS OF GURBANIA isimli illüstrasyonudur.

Sinemaskot © 2008. Müşkülpesent # Umut Mert Gürses