Ah insanlar, hep, bazen güzelsiniz.
That Joke Isn't Funny Anymore
Satan Rejected My Soul
fotoğraf; arnold genthe, 18 nisan 1906'da san francisco'da olan büyük deprem ve ardından çıkan yangın sonrasındaki durum.
*bkz. videolar
"un suicide élégant est l'ultime œuvre d'art"

Her insan düşünmüştür ölümünü, her aklı başında insan ise intihar etmeyi. Zira düşünmek için için yenmeye başlamaktır Camus'nun da söylediği gibi, ve gerçekten bir şeyler üzerine düşünebilmek için ilk önce yaşam üzerine kafa yormalıdır insan, sonuçta odasına eşya alırken bile önce alacağı şeyin ölçülerine bakmalıdır."Cemil yıllar önce seyrettiği bir filmden bir sahne hatırlıyor; filmin tek güzel sahnesi. Başroldeki adam beynini bir lavabonun içinde parçaladığını hayal ediyordu ki bunun için başrolde olmaya filan gerek yok, biraz aklı başında olan herkes böyle bir şey yapmayı zaten hayal eder."*
*sinek ısırıklarının müellifi, barış bıçakçı, iletişim yayınları, 1. baskı, 2011, istanbul, syf. 37
"Biliyorsunuz, üç ya da dört kere intihar etmeye kalkıştım, olmadı."*
"Hayatım boyunca intihara meyilli bir insandım, ve bu şarkı sonunda, 'Siktir git ölüm!' deyişim oluyor."*
*Vic Chesnutt
sevgi, saygı ve o tarz bilumum duygularla:;,




Festivalin 2. günü hem ilgimi çeken pek fazla film olmaması hem de uzun zaman sonra gelen maç izleme isteğimle Galatasaray - Fenerbahçe maçının buluşması sonucu film izlemeden geçti. 3. günü ise sadece Ümit Ünal'ın Nar filmiyle. Kızılırmak Sineması'nda aynı koltuklara çifter bilet satılması sebebiyle bir yer karışıklığı çıkması haricinde başka bir problem yok gibiydi festivalde, gerçi bu bile başlı başına yeterli de, neyse.


Ağacın içinde yaşamaya alışmıştı. Bir şey istemiyordu, başka hiçbir şey istemiyordu. Bazen geceleri yalnız olduğunda aklına amcasının işkence eden sözleri geliyordu: "Seni sevmeyenle aşk yaşamak çok can yakıcı bir şey."


"Çağımızda geçmiş yüzyılların bilmediği, kısa ömürlü bir yaratık yaşıyor. Sinemadan çıkmış insan. Gördüğü film ona bir şeyler yapmış. Salt çıkarını düşünen kişi değil. İnsanlarla barışık. Onun büyük işler yapacağı umulur. Ama beş-on dakikada ölüyor. Sokak sinemadan çıkmayanlarla dolu; asık yüzleri, kayıtsızlıkları, sinsi yürüyüşleriyle onu aralarına alıyorlar, eritiyorlar."*
Sadece dizelerde birileri aramadı, aslında ne olduğunu bilmesek de biliyormuş gibi yaptıklarımızı. Bizzat o dizelerin okunuyor olması bile bir arayıştı zaten. Ayık olmanın bir faydası yoktu, zira gerçeklere sadece balıkların ihtiyacı vardı, ve yaşadığımız bir gerçeklik değil diğerlerinin fantezisiydi. Değişmedi aslında pek bu, hayır hayır gerçek değil, his, sadece his. Başka şekilde tarif edilemez, fikirlerin bir mantık temeli olmalıysa çünkü hisler yine kendilerine yönelirler okyanusların araya girdiği farklı kıtalarda bile. Ve sıfatlar edinmek için değil hiçbirisi, isimleri kendilerini anlatmıyorken sıfatlar da nereden çıktı hem?
Sinemaskot © 2008. Müşkülpesent # Umut Mert Gürses