7 Ocak 2013 Pazartesi

Tepenin Ardı


Takvimsel sebeplerle bu aralar her yerde yılın filmleri listeleri dönüyor, ben kendi kendime gülüyorum tabi onlara. Sight & Sound gibi prestijli dergilerin listelerine gözden kaçırdığım filmler için ve bu yıl izlediklerimi  hatırlamak adına bakıyorum ancak diğer listeler de bana komik geliyor, belki sürekli ve her yerde karşıma çıktıkları için artık boğuyor olabilir. Her neyse, benim izlediğim 2012 yapımı filmler içerisinde en çok etkilendiklerimden birisi The Master idi. Fakat öylesine kötü bir reklam kampanyası yürütüldü ki her yerde Scientology'ye dair izler beklendi filmden, gerçi diğer yandan söyleşilerde Paul Thomas Anderson da kendisine Scientology ilişkisi üzerine sorulan sorularda senaryo yazım sürecinde onlar üzerine baya kitap okuduğunu söylüyordu, ancak filmi izledikten sonra benim gördüğüm çok daha farklı ve melankolik bir dünya, karakterler ve onların ilişkileriydi. Hatta geçen hafta nerde olduğunu hatırlamasam da sinema dünyasındaki aşırı reklamlar -hype- ve onların getirdiği problemler üzerine okuduğum bir yazıda ilk defa bir başkasından da bunu duymuş oldum. Peki Tepenin Ardı'yla bunların ilişkisi ne? Filmi izlemeden okuduğum her yazıda istisnasız olarak bir düşman fikriyle var olmaktan, bir karşı güçten bahsediliyordu, hatta zaten filmin afiş yazısı da durumu gayet iyi özetliyor: "hep bir düşman vardır." Yani Tepenin Ardı pek fazla kopyayla gösterime giremediği için tanıtım süreci başarısız olarak nitelendirilebilecek olsa da, diğer yandan filmin derdini tam olarak ön plana çıkartan da bir tanıtıma sahip, belki de asıl bu yüzden başarısız.

Seyfi Teoman için sadece "saygıyla anıyoruz" diyebilmeye başladığımız günden beri, kendisi filmin yapımcısı olduğundan, bekliyordum ben Tepenin Ardı'nı izlemeyi. Dolayısıyla büyük bir beklentim vardı ve neredeyse hayran kalacağıma inanarak girdim salona, fakat Tepenin Ardı derdini anlatma konusunda en az aldığı eleştirilerde sloganının bahsedilme oranı kadar başarılı olsa da fazlasıyla yavan bir film, hatta diğer bir söyleyişle zamanla eski popüleritesini kaybetmiş olan insanlığa-hisse-amaçlı-etkileyici?-öyküler kıvamında, ama tabi o tarzın mümkün olan en çekici örneğini oluşturduğunu da belirtmeli, çünkü benim kaybettiğim nokta izlemeden geçen gün sayısı arttıkça çıtasını yükselttiğim beklentilerimdi, hoş adam sana derdini en baştan filmini tanıtırken söylemiş sen daha neyi yükseltiyorsan? Bu notlarım gittikçe gevrekleşmiş olsa da, bu kadar uzaktan giriş yapıp cümleler boyu gizlice söylemeye çalıştığım işte tam da buydu; filmin tüm derdini henüz filmi izlememiş olanlara da sunmuş olmak. Çünkü teferruatlı bir çözümleme yapılmaya kalkılsa dahi filmi izleyen birçok insanın filmi okuması, izlemeden önce akıllarına yapıştırılmış o cümlelerde saklı olacak. Öyle ki; filmi seyretmeyen bir insan bile Tepenin Ardı'nı neredeyse izlemiş kadar oluyor. Sonuç olarak Tepenin Ardı, geçirdiği başarısız reklam-pazarlama-dağıtım evresi ve bunun getirdiği olumsuz etkiyi Emin Alper'in ilk filmi olmuş olmasının da yadsınamaz tesiriyle sanatsal eser olma yönüyle malesef göğüsleyememiş bir film.

gevreklik sona erdi.
sevgi, saygı ve o tarz bilumum duygularla:;,

0 tepki:

Yorum Gönder


 
Sayfa Üst Görseli Marek Okon'un TOWERS OF GURBANIA isimli illüstrasyonudur.

Sinemaskot © 2008. Müşkülpesent # Umut Mert Gürses