25 Ocak 2013 Cuma
Pierrepoint: The Last Hangman
22 yılda 608 kişiyi asan işinin ehli bir cellat Albert Pierrepoint. Onun için baba mesleği, o yüzden daha ilk işinde ortaya çıkıyor hem yapılan şeyin ne kadar zor olduğu, hem de Pierrepoint'in konudaki uzmanlığı. Bu başarısı sayesinde tabi tabiri caizse bir nevi devletin favori kiralık katili de oluyor. İdam cezasını rasyonalize etmeye çalışmak hangi kafanın uğraşı, bize yabancı değil, biliyoruz. Hoş, idam yasal bir cezalandırma yöntemi olmasa da artık ülke sınırları içerisinde, devletler yasal olarak insan öldürmenin yollarını bulmakta çok yaratıcı, o da başka bir konu. Yalnız o asılsıncılara zaten hiç girmiyorum. İşte Pierrepoint'in sırrı bunları hiç düşünmüyor olması, çünkü onun için bu sadece bir iş, mekanik bir süreç. Ama yeri geliyor onun da farkettiği oluyor: "Onlar hiç değilse kıskançlıktan, tutkudan, anlık bir şeyden dolayı öldürdüler. Ya ben? Ben ne söyleyebilirim? Yüzlerce insan öldürdüm. Yüzlerce! Ne için, ha ne için?"
The Last Hangman tek boyutlu bir film, hikayeyi de karakterleri de ele alışı için geçerli bu. Yani derdini anlatabilmesi için biraz kolay yolu seçmiş. Filmin seyirciye Pierrepoint'in hikayesini yalnızca bir cellat portresi olarak sunması odağı dağıtmamak adına yerinde bir hareket gibi görünse de, film ana karakterinin izinden gitmiş olmuş ve hikaye anlatıcılığını sadece bir işe indirgemiş. Ama filmin hoşuma giden en önemli yanı, karakter yargılanmadan sunulurken insanların vahşete duyduğu ihtiyacın, amansızlıklarının ve tepkilerin gerçekçi ve dozunda yansıtılması, hatta bunun afişe bile taşınması: "Dünyanın bir kahramana ihtiyaç duyduğu sırada onlara istediklerini verdi. Ama tarih acımasız olabiliyor."
sevgi, saygı ve o tarz bilumum duygularla:;,
Etiketler:
Filmlere Yamuk Bakış
Kaydol:
Kayıt Yorumları (Atom)
0 tepki:
Yorum Gönder