18. Gezici Festival
Adını neonaziler arasında çok popüler olan Blut muss fließen (Kan Akmalı) isimli şarkıdan alan belgesel, Thomas Kuban takma ismini kullanan gazetecinin 6 yıl boyunca Almanya ve diğer Avrupa ülkelerindeki neonazi konserlerinde yaptığı gizli kamera çekimlerinin ve bu alandaki çalışmalarının bir derlemesi niteliğinde. Uzun süre kimsenin ilgi göstermemesi nedeniyle bir türlü kendisini gerçekleştiremeyen belgesel, son ekonomik sıkıntılarla beraber iyice gün yüzüne çıkan ayrımcılığın ne kadar rahat bir şekilde kendine gelişme ortamı bulduğunu gösteriyor.
Filmden sonraki söyleşide yönetmen Peter Ohlendorf, görüntüleri ilk izlediğinde en çok şaşırdığı şeyin alışılmış dazlak stereotipi haricinde her gün sokaklarda dolaşan sıradan gençlerin bu ortamlardaki fazlalığı olduğunu söylüyor. Bir de Almanya nüfusunun yarısına yakınının zaten ülkedeki yabancılara pek olumlu bakmadığını da ekleyince ve belgeselde tanık olduğumuz birçok konserde birçok yetkili tarafından olanlara göz yumuluyor olduğunu da hesaba katınca durumun gittikça daha da ciddileşiyor olduğunu görmemek mümkün değil. Fakat sanıyorumki önemli olan tüm bu nefret/ayrımcılık olaylarını tek tek ele alırken birleşim noktalarını, yarattıkları ortak şiddeti göz ardı etmemek, çünkü Almanya'da bir Türkiye vatandaşı bir neonazi eyleminde kurban olunca bol bol konuşmayı ve Avrupa'nın yabancılara karşı olan bakış açısını yermeyi seven insanların/medyanın ve onlardan ayrı olarak politikacıların yeri geldiğinde bu topraklardaki ayrımcılıklarda o bilinen sözlere sığınması, tüm bu sorunların her zaman kilitlendiği ve devridaime girdiği nokta oluyor.
;
0 tepki:
Yorum Gönder