Cehennem başkalarıdır diyor ya Sartre, öyle işte. Dışarıda yok bir şey, en azından buradan çok farklı olan. Nasıl olsun ki? Evet, her şey bir bütün de; asıl önemli olan o bütünün nasıl dağıldığı. Herkes neyle uğraşıyor ki zaten, neyin telaşında bu insanlar, hangi zorlama meşguliyette? Neyse, alışkanlık var artık, dert etmeye gerek yok onları/bunları. Sadece görmeli bazen, fazlası lüzumsuz. Uyanışa daha çok var, kesin, ama her gün de bir tekrarı var.
Gerçi bu kadar şey söyleyip uzatmam hata, açıkça söylendiğinde garip bir biçimde basitleşen/saçmalaşan o hisleri öyle net-sade ve güzel anlatmış ki Sartre, ona bir şeyler eklemeye çalışmak yersiz.
"Yaşlı deli adam neyden bahsettiğini bilmiyor. Yeni bir dünya kurmak için, eskisinden vazgeçmelisiniz. Ve ben vazgeçtim. Eski hayatımın soyulup dökülmesine izin verdim. Lüzumsuzları budadım, fazlalıklardan kurtuldum. Tüm o lanet partiyi geride bıraktım. Bir an, bir şey kapıyı çaldı ve ben de açtım. Doktorlar buna anksiyete diyorlar, bense uyanış diyorum. Küçük fobim, beni ideal diyarıma götür. Savaşta düşman önemli bilgileri geride bıraktığı zaman, ona özenle çalışmalısınız."
Doron Paz ve Yoav Paz ismindeki iki yönetmeninin de ilk ve tek filmi olan Phobidilia, evinden dışarı çıkmayan Regev'i tanıştırıyor seyircisiyle, ancak karakter biraz yüzeysel kalıyor. Belki abartılı olmaması adına böyle bir yol seçilmiş olsa da sanki biraz daha derinleştirilse ana karakter, filmi çok daha güzelleştirebilirmiş. Yine de, sadece bu yönden kusurlu bulduğum Phobidilia çok güzel bir İsrail filmi.
sevgi, saygı ve o tarz bilumum duygularla:;,
0 tepki:
Yorum Gönder