Beau Willimon'un Farragut North isimli oyunundan yazarın kendisi, Grant Heslov ve Clooney tarafından senaryoya uyarlanan film Clooney'nin yönetmen olarak dördüncü uzun metraj filmi.
Amerika'nın en son Obama'yla yaşadığı ve aslında neredeyse her yerde tüm seçimlerde yaşanan hayalkırıklığını, bu oyunun oynanma şekliyle olduğu kadar bundan başka kazanma yolunun da olmamasıyla açıklıyor film. Hikayede odaklanılan ana olaylar meydana gelip gelişirken arka planda sürekli olarak kampanya dahilinde yapılan ve bolca "demokrasi, özgürlük, dürüstlük, ileri, gelecek" gibi sözcük ve kavramları içeren konuşmaların asansör müziği tavrı ve tadında sunulmuş olması da bence filmi güzelleştiren en önemli detaylardan birisi. Ve tabi sadece birisinin bile bir filmde oynuyor olması benim için o filmi izleme nedeniyken bu oyuncuların bir araya geldiği bir filmi izlemeye olumlu bir önyargıyla başlamam gayet normal sanırım. Ha elbette çok önemli oyuncuların bir araya gelmesiyle çekilen çok kötü filmlere verilebilecek örnekler gayet fazla ancak burada başlıbaşına Philip Seymour Hoffman ve Paul Giamatti ikilisi yeter zaten. Yanlarında da Evan Rachel Wood -gibi bir güzellik-, Marisa Tomei, Jeffrey Wright, Ryan Gosling ve -dünya genelinde daha çok yakışıklılığıyla, Amerika'daysa bunun yanında bir de siyasi tavrıyla daha fazla öne çıkıyor olsa da oyunculuğu adına yorum yapmaya gerek olmayan- George Clooney olunca o klişe güçlü oyuncu kadrosu tabiri ortaya çıkıyor. Sonuç olarak The Ides of March, bir önseçimin arkaplanı aracılığıyla politika ve tahmin edilebilir kokuşmuşluğunu konu edinen sürükleyici ve güzel bir film. Aynı zamanda son yıllarda gördüğüm en güzel film afişlerinden birine sahip olduğunu da eklemeliyim.
- Bu saçmalığa gerçekten de inanıyorsun, tüm bu ülkeyi kurtarma fikrine.
- Ida, ben saf değilim, tamam mı? Birçok insanın 40 yaşına kadar ulaşacağı kampanya sayısından daha çok kampanyada çalıştım. Sana söylüyorum: İşte bu o!
- Bu fikre saplantı yaptın değil mi?
- Aynen öyle. Bundan gayet memnunum ayrıca. Bak; anketlerde önde gidiyor olması veya gerekli ekipmana sahip olup olmadığı umrumda değil. Gerçek şu ki; insanların hayatlarında hakikaten değişiklik yapabilecek tek kişi o. Ondan nefret edenler için bile. Mike Morris'in başkan olmasının kendisinden çok bizim için önemi var. Kazanamayacağı düşüncesi sikimde değil; kazanmak zorunda.
- Yoksa n'olur? Dünya alt üst mü olur? Hiçbir önemi olmaz. Zerre kadar. Sabah kalkıp işe giden, yemek yiyip uyuyan kimsenin hayatında hiçbir değişiklik olmaz. Yine işlerine giderler. Senin adamın kazanırsa Beyaz Saray'da bir işin olur. Kaybederse, K Caddesi'ndeki bir danışmanlık firmasına dönersin. Bu kadar! Bu adam için bu kadar heyecanlanmadan önce bunları bilirdin. Mike Morris bir politikacı. İyi, hoş biri. Hepsi öyledir zaten! Seni hayal kırıklığına uğratacak. Er ya da geç.
0 tepki:
Yorum Gönder