5 Şubat 2016 Cuma

Time Out of Mind


Richard Gere, kariyeri boyunca yer aldığı tüm filmler içerisinden bir elin parmakları kadar yapacağım bir seçmeyle çok sevilesi bir oyuncuya dönüşecek birisi benim için. Daha anaakım filmleri haricinde ilginç damarda filmler tercih ettiğini söylemek mümkün yani bu anlamda, ki kariyerinin henüz başlangıcında Malick ile çalışmış olması bu damarın sonradan ortaya çıkmadığı şeklinde de yorumlanabilir. Time Out of Mind da özellikle Arbitrage'dan sonra "ya ben bu adamı bugüne kadar niye pek sevememişim" dedirten son dönem filmlerinden birisi kendisinin. Yönetmen ve senarist Oren Moverman'ı bir kenara iterek filmi başrol oyuncusu üzerinden görmek değil elbette burada iyelik ekini Gere üzerinden kullanma amacım, aksine filmin Gere üzerinde fazla kaldığını söylemek. Çünkü evsiz bir adamın hikayesini anlatırken ucuz komedi filmlerinin birkaç sahnelik karikatür karakter anlayışını eleştiriyorsa bir film, sanki o evsiz adamın gerçekliğine bizi daha fazla dahil edebilmek durumunda kalıyor. Burada ise Gere sahnelerin mizanseni içerisinde fazlasıyla yerleştirilmiş duruyor, odağına evsizliği alarak ilerleyen bir film için ciddi bir problemle yaşıyor yani Time Out of Mind, ve burada problem Gere veya onun tanınabilirliği gibi basit bir meseleden kaynaklanmıyor, baştan sona kamera arkasında yatan bir problem var. 

Bu sene senaristi olduğu bir diğer film Love & Mercy'ye de bakarsak Moverman için söylenebilecek ilk şey, katılınası fikirlerle yola çıkıp kamerayı günün rutin, genelde anlatılmayan yanına çevirirken fikirlerini tam olarak kullanmayı başaramadığı olabilir. Bu durum izleyen olarak beni çok arada bırakıyor; bir yanda yer yer güzel cümleler eden ama diğer yanda bütün olarak bu cümlelere bağlamları ötesinde mana kazandırmakta zorlanan bir yapım var. Yani hikayenin anlatımında etkili olan fikirler yer yer kendini gösterir ve izleyen gözleri parıldatırken genel gidişatta sürekli hissedilen bir takılma, duraksama ve bunu gözardı etmenin kaçınılmazlığı söz konusu. Bu anlamda filmin yaratıcılık çabasını gösterdiğini ama son kertede yaratıcı bir yaklaşımı gösteremediği, oturaklı bir hikaye anlatıcılığı yapamadığı söylenebilir. Mesela kadrajlar: Moverman'ın arayışları, kamerayı yalnızca oyuncularına yapıştırmayıp bu yaşamların gün içerisinde nasıl görüş açımızın kenarında devam ettiğini gösterme isteği açık, fakat birkaç sekans hariç bu kadrajların işlediğini söylemek güç. Mesela her mekanı cam dışından gözlemiş olmak bu açının çok değerli olduğu bir sahneyi bu montaj yığını arasında kaybettiriyor. Ya da final sekansı; kamera önünde bir şey söylenmesini gerektirmeyen ince bir son öncesi oyuncu performanslarını sıradanlaştıran öylesine bir TV dizisi ve montajı gibi. Time Out of Mind işte hikaye anlatımının dilini belirleyen bu konularda problem yaşıyor ve bu da filmin anlatacağı hikayeyi olumsuz etkiliyor. Yoksa karakterin klişe geçmişini deşmeye uğraşmaması ve duygu sömürüsüne dalmayışıyla meselesini anladığını ve gerektiği kadar ciddiye aldığını belli ediyor film. Tam da bu yüzden zaten anlatım detayları daha fazla göze batıyor, çünkü bu fikirlerle yola çıkan yaklaşımın zamanla dağıldığı izlenimi veriyor Time Out of Mind.     

Bir film için en talihsiz şeylerden birisi daha yüksek bir potansiyele sahip olmuş olduğunu belli etmek sanıyorum ki, çünkü bir zaman sonra film anımsandığında filmin başardığı şeyler yok sayılarak filmin neyi kötü yaptığı, potansiyelini nasıl değerlendiremediği akla geliyor. Tıpkı filme dair birkaç cümlem uzayınca "bloga yazayım bari" diye buraya gelip film çekimindeki kararlara dair kendimce ahkam kesmem gibi...

bazen durup durup "jena malone" diyesim geliyor, sonra sakinliyorum, doğrudur.
sevgi, saygı ve o tarz bilumum duygularla:;,

 
Sayfa Üst Görseli Marek Okon'un TOWERS OF GURBANIA isimli illüstrasyonudur.

Sinemaskot © 2008. Müşkülpesent # Umut Mert Gürses